tatildeyken kedim evde mi kalsın otelde mi
evde kalsın, 3 günden fazla bir tatilse 2. kattaki kedici tanıdığa anahtarı verirsin o arada girip bakar mamalarını yeniler kumunu temizler. bunun için ona ödeme de yapabilirsin yani en azından teklif edersin bence otelden kat kat iyidir hayvanın kendi bildiği alıştığı evinde kalması. ben olsam böyle yapmayı denerdim.
böyle bir şansın yoksa evinde ücretli kedi bakanlar oluyor belirli sayıda çocuğu alıyorlar bunlar yani bir kısmı öyle yapıyor. öyle tanıdığın sağlam ücretli hayvan bakan hayvanseverler varsa onlarla bir görüşebilirsin, gidip bakarsın nerede nasıl kalıyor falan diye.
turkish shorthair
geçen hatunla baya bi tartıştım. arkadaşında british shorthair görmüş, bayıldım keşke böyle kedim olsa tadında bir şeyler söyledi. bende türe takılma böyle sevme falan filan ufak ufak işlemeye çalışıyorum, yok ben görüntüsüne bayıldım çok tatlı falan filandan olay ari tür kedi tekir kedi tartışmasına kadar geldi. ikna edemedim tabi. ama onu yargılamıyorum, çünkü hatun sonuçta o, aynı tartışmayı seninle yaşasam seni yargılardım. neyse sonuçta hayvanseverlik böyle bir şey değil noktasında şekilsel kaygılarla bir başka türü yanında yakınında tutma eğilimi olan bir kadına karşı çaresiz kalıyorsunuz. sanırım bu biraz küçüklükten itibaren içselleştirilmesi gereken bir görgü ve yaklaşım tarzı. yani sonradan kocaman olmuş bir insana evrensel sevgi türlere saygı falan dediğinizde olay "gözleri çok güzel benim kedim olursa öyle olmalı" cümlesiyle son buluyor. suçlamıyorum tabi, öyle büyütülmüyormu insan çocukları? okuduğu okuldan oturduğu muhite kadar kategorilendirmiyormu kendisini? mesleğinden tutun etiketine kadar farklı davranmıyormusunuz insanlara ? demek ki insanın doğası böyle. en azından çoğunun doğası böyle. ebeveynlik bu noktada çok önemli, çocuklarınıza bunu küçükten verebilmelisiniz, davranışlarınızla, yaşam tarzınızla bunu görmeli ve almalılar. 6 yaşına kadar aldı aldı. 6 dan sonra benden günah gitti. cins kedi ve tekir kediyi ayırma eğilimi aslen sürü psikolojisiyle ilgili toplumsal psikoloji ile ilgili araştırma konusudur.
freud kitleyi incelerken le bon un görüşlerine de yer verir. le bon; insanların kitle içine girmeden önceki halleri ile kitle içindeki halleri arasında büyük değişiklikler olduğunu dile getirir. birey kitle içerisinde ipnotize edilerek ya da telkin yoluyla kendi karakterine aykırı davranışlar kazanır. bireyin bazı davranışları ve özellikleri yok olup giderken bazıları ise alabildiğine gelişir, evrimleşir. kitle, bireyin bilinçli kişiliğini kaybettirerek bilinçsizliğe iter. birey böylece etkileşim, bulaşma, telkin yoluyla diğer bireylerle aynı hedefe yönelir, iradeden yoksun otomat duruma geçer. tüm bireylerin bilinçsiz altyapıları ortak bir paydada birleşerek dışa vurulur.
evde cat başına
instagramı aktif kullandığım dönem severek takip ettiğim bir çizerdi. özellikle arifeyi çok güzel çiziyor. yalnız bir korkum var ki başlarda daha derin anlamlı kompozisyonlar çizerken okuyucu sayısı arttıkça bunların çoğu da arife'nin aşkı üzerinden sempati besleyen avamlar olduğu için adamın derin çizgisinin yerini bir süre sonra daha yüzeysel konular alabilir. kediyle yaşayan insan detaylarını harika aktarıyor çünkü, okurken evet bende böyle yaşamıştım bende böyle düşünüyorum falan diyorsunuz. yarattığı yan karakterlerin her birinden güzel hikayeler çıkabilir öyle güzel düşünülmüş. lütfen popülizmin kurbanı olma güzel kardeşim. gerçi ot da çiziyorsun bu ne kadar mümkün onu da bilemeyeceğim.
yazarların kötü anıları
geçmişte bir dönem kuryelik yapmıştım, abartmadan söylüyorum her gün bir kedinin ezilmesine şahit olurdum. bir süre sonra psikolojim öyle bozuldu ki asfaltta yerde bir kabarıklık görsem geriliyordum. poşeti kedi sanıp geriliyorum artık takıntı haline geldi hala da öyledir. örneğin sipariş götürdüğüm bir binanın yanında yeni doğmuş çocukları sevip ertesi gün yine siparişe gittiğim aynı yerde ölülerini buluyordum. otomobillerin neden olduğu kedi ölümleriyle ilgili bir istatistik çalışma yapılsa herhalde çoğunuz şok olurdunuz, o kadar fazla. doğal seçilim falan da değil bu, bu modern insanın diğer türlere uyguladığı sistemik katliamın sadece küçük hiç fark edilmeyen bir parçası.
veteriner hatası sebebiyle kedinizin ölmesi
ben kendim hastaneye düşmeyeyim diye dua ediyorum, kendi türüme canımı emanet etmekten deli gibi korkuyorum bu noktadayım. çocuğum dediğim canlar için böyle bir şeye katlanamam herhalde delirirdim, ne yapardım bilmiyorum. zaten eskiden yaptığım bir hata var bırakın ölümü yalnız bile bırakmıyorum çocukları vete götürdüğümde. eskiden dayanamıyordum tutuyorlardı stres oluyordu çıkıyordum dışarıya, şimdi nereye götürseler geliyorum yanında bulunuyorum, hem fark ettim ki hayvan kendini daha güvende hissediyor sizi görünce göz teması olunca.
yurt dışında yok ama bu, belgesel izlemiştim adamlar geçiş kapısı koymuş muayene vb. ne yaparlarsa insan yoldaşı almıyorlar içeriye. büyük konuşmayayım benim öyle bir güveni oluşturmam için veterineri çok iyi tanımam lazım, yoksa hayatta bırakmam. kullanıcı yorumlarına çok güvenmediğim tek konu da bu vet konusudur. mutlaka kendim tecrübe etmeliyim. deli gibi para hırsının olduğu bir sektör sonuçta bu. bin çeşit adam/kadın veterinerlik yapıyor. 50 kişi aşı için gider sosyal yönü gelişmiş bir veteriner karşısında rahatlıkla memnun ayrılabilirler. adamın kendisini ne kadar geliştirdiği, pratiği aşı vb. sürekli olan konular dışında nasıl olduğu, hayvanın ruhundan anlayıp anlamadığı bunları bilemezsiniz o yorumlarla. koyar girişe güzel enerjik bebek bir stajyer, içeriyi de az lüks yapar bitti. sonra kediyi bırakırsın o babyface suratı ve sahte gülümsemesiyle kedi zaten son aşamadaydı der, zaten x hastalığı vardı yaşamazdı der hop kutuda alıp gider gömersin.
hep söylüyorum, hayvansever kendisini geliştirmek zorunda, her şeyi okumalı, her şeyi araştırmalı.
kedi sahiplenenlerin sıklıkla yaptıkları hatalar
her gördüğünüz kediyi almayın yerinden. anası saatlerce uygun bir yer arıyor doğruuyor yavru az hareketlenince görüp alıp gidiyorsunuz. hem anası üzülüyor kahroluyor hem hayvanın emme süreci daha bitmeden ana sütünden ediyorsunuz.
bir diğer konu da kedi sahiplendirenlere. bir yakınım iki kedi sahiplendi geçenlerde. sahiplenirken de en istenmeyen, sahiplenilmeyen muhtaç olanlardan verin demiş bu işle ilgillenen bir adam varmış gönüllü instagramda sayfası olanlar varya öyle bir arkadaş. iki çocuk verdi bize, ikisinde de yoğun mantar varmış, alırlarken sormuşlar bu mantar insana bulaşır mı önlem almamız gerekir mi diye, bir şey olmaz demiş. 1 hafta içinde bütün ev mantar oldu evdeki herkese mantar bulaştı. ben kaç kere dememe rağmen çocukları mantar geçene kadar kontamine et kısıtlı bir alanda dursunlar dememe rağmen yapmadılar. tamam bende meraklı değilim çocukları kapatmaya ama bu hastalık sonuçta.
neyse diyeceğim şu; güzel kardeşim adam sana gelip en muhtaç olanı almak istiyorum diyorsa zaten eve kedi alıp insan muamelesi yapan teyzelerden değildir dimi, hayvanseverliği içselleştirmiş başka türlere saygı duyan birisidir. bunu diyen birisine sen niye yalan söylüyorsun? adam gibi, "evet bulaşabilir önlem alın" desen vaz mı geçecek o kedileri almaktan? zaten kendi istemiş sahiplenilmeyen en muhtaç olanı ver diye? böyle kurnazlıklar yapmayın, hayvan sahiplensin de nereye nasıl giderse gitsin mantığı yatıyor bunun altında. ha sen bilmiyorsan mantar insana da bulaşabilir, o zaman nasıl sokak canlarıyla ilgileniyorsun bu konuda çevre yaptın? en basit mantarın böyle bir riskini bilmiyorsan gelen daha hasta çocuklarda ne yapıyorsun?
yazarların kedi kumu tercihleri
en uygun ve aynı oranda doğaya kediye zararsızını bulmaya çalışıyorum. parfümlü veya silika kesinlikle kullanmam resmen hayvana işkence. o hassas burunlarla o kumun içine giriyor çocuklar. ben kendim daha kaplarına dökerken kokudan burnum titriyor. silika dediğin kristalize kumlar da hayvanı kimyasal atık fabrikasında korumalı elbise olmadan gezdirmek gibi. deli miyim ben. evim daha az kaka koksun diye çocuğa işkence edecek değilim.
yazarların kedi maması tercihleri
belirli bir markam yok, premium ultra premium mamalar arasında değiştiririm dönem dönem, aynı mamayı sürekli vermeyi doğru bulmuyorum kendimce geliştirdiğim yöntemlerden birisi. fakat deli oluyorum, kısırlaştırılmış kedi için kırmızı etli mama yok. ne zaman mamaları bitmeye yaklaşsa matematik sorusu çözer gibi internette saatlerce dolaşıyorum. girip çıkmadığım site, okumadığım yorum, yazı kalmıyor. yok arkadaş üretmiyor adamlar kısır kedi için kırmızı etli mama. lanet suni ilaçlı oturarak büyütülen tavukları mı yiyecek bunlar bir ömür ?
nd nin kırmızı etlilerinden aldım, tamam çok iyi geldi çocuklara ama kilo alıyorlar. zaten birisi sınırda, iki kedi olunca gramajlı da verseniz biri diğerinin mamasını yiyor tam bir kontrol sağlayamıyorsunuz. ne alacağım ne vereceğim bilmiyorum kafam patatese döndü. son mamaları hills'di ama o da balıklıydı. balığı severek yemiyorlar sırf doymak için yiyorlar. tavuklu almak istemeyince alacak mama bulamıyorsunuz resmen sektör bu halde.
bir kediye bile bakmaktan aciz olmak
böyle değerlendirmeyin. türkiye de kedilerle yaşayan 10 kişiden en az 6'sı hayvana doğru bakmıyor, ona saygı duymuyor. son yıllarda evde hayvan özellikle kedi bakma arttı ama bu iyi bir şey mi? acaba kaç tanesi sonradan sokağa atılıyor? kaç tanesi tüyü oluyor diye balkonlara kapatılıyor? kaç tanesi ucuz zararlı mamalarla ileride yakalanacağı hastalıklara hazırlanıyor ? bunu bilmiyoruz. o yüzden bu işi popülize etmeyi yanlış buluyorum. hayvansever olan, tüm türlere saygısı olan, hatta arttırıyorum hayvan aktivisti olanlar kedilerle yaşamayı hak ediyorlar. oyuncak değil çünkü bu çocuklar.
29 ekim cumhuriyet bayramı
yaşa mustafa kemal paşa yaşa !
kedi sahiplenmenin maliyeti
tek kedi sahiplenecekseniz bunun size en büyük maliyeti "sorumluluk bilinci" olacaktır. parasal ve manevi olarak kediler evde yaşamaya hızlı uyum sağlamalarıyla en ekonomik canlar. bu sorumluluk bilinci de onun hiç büyümeyen bir cocuk olduğunu bilerek onu takip edip uzaktan veya kedinin yapısına göre yakından ilgilenmekten geçiyor. tek kedi için masrafınız ne derseniz, tuvaleti, taşıma kabı, tırmalama tahtası bunlar para değil. hatta taşıma kabı, tuvalet gibi ürünleri ikinci el letgo vb. den alırsanız iyice ucuza gelir.
kısırlaştırma da büyük bir kalem maliyette. erkek kediler için çok yüksek olmasa da dişiler için gittiğiniz veterinerin fiyat listesine ve müşteri portföyüne göre büyük farklar görebilirsiniz. unutmayın pahalı veteriner iyi veteriner değildir, memnun olmazsanız veya şüpheye düşerseniz mutlaka birden fazla veterinere gidin ve görüşün, bu sektördeki parayı gören herkes veteriner oldu son 10 yılda, her köşede veteriner var ve bu arkadaşların çoğu "genellemeden kaçınarak" söylüyorum, varlıklı tiplerin "sorunsuz" hayvanlarına iki iğne vurup muayeneden 80 lirayı alıp işime bakayım kafasındalar.
kedi kumu hayvanın sağlığına ciğerlerine zarar vermeyen bentonit alsanız 10 litresi 20-30 tl arası değişiyor 20 litre kum sizi uzun süre götürecektir
parazit aşıları ve senelik aşıları biraz tuzlu tutar, onu da zaten sürekli ev içindeyse 3-4 ayda bir yaptırıyorsunuz fark edilmez. dış parazit damlası zaten çok pahalı değil, kendinizde alıp enseden uygularsınız.
maliyette en büyük payı mamalar alıyor. 10 kg lık iyi bir mamanın fiyatı şu anda 500-600 tl civarında. tek kediye bu mama yaklaşık 4 ay gider, yaşına kilosuna göre bu süre değişir.
maddi durumunuza göre "spesifik" şeylere para vermekten kaçınmadan giderleri küçültmek mümkün. malzemeyi ikinci el alın, dış paraziti kendiniz yapın kumu daha uygun fiyatlısından alın, az topaklansın ama uygun olsun gibi gibi. bu kalemlerde fiyattan taviz vermemeniz gereken şey mamasıdır, mamada ucuza kaçmayın ve mutlaka tavsiye almanın yanında kendiniz araştırın internetten. tek bir veterinerin veya bir başka kedicinin söylediği kesin doğrudur diye düşünmeyin. bu sektör materyalist tıpçılarla çok benzer, adam kendi anlaşmalı olduğu mamasını övecektir tabi sana, herkesi dinleyin ama kararı kendiniz verin. iyi markaların mama içerikleri internette bulunuyor, bu içerikleri karşılaştırın. bir çok kedici sürekli gittiği veteriner ne dediyse onu emir kabul edip uyguluyor. tabi ki güvendiğiniz işine hakim olan veterinerinizin tavsiyelerini dikkatle dinleyin ve uygulayın, ama bu sizde "araştırma tembelliği" yapmasın. kedinizide izleyin bu arada, onu en iyi siz tanırsınız çünkü. bilgi çağındayız, elinizin altında internet diye bir derya var, az biraz ingilizceniz varsa hattta google translate bile kullanabiliyorsanız araştırmak okumak için makaleler, yazılarla dolu internet. üşenmeyin, insan çocuğunuz olduğunda nasıl araştırıyorsanız bu da aynı şey.
bunlar dışında tırnak kesme, tüyleri kırpma gibi ekstra şeyler var, kimi kediciler kedisinin tırnaklarını kendisi kesiyor, kimisi hiç kesmiyor gereksiz buluyor. tüy kırpma işine uyutarak yaptıkları için ben karşıyım. bir veterinerde gördüm kadın kediyi uyutmadan tüylerini kırpıyordu, nasıl oluyor diye sorduğumda küçükten alıştırdık o zaman sorun olmuyor demişti
kedi pınarı alacak olursanız iyileri 1-2 bin lira civarı. aşırı ihtiyaç bir şey değil tamamen size ve bütçenize kalmış.
son olarak, bir çok konuda maliyet yapın ama mamada yapmayın. mamadan kısarsınız sonra veterinere o mamanın 5 katını ödersiniz. kediler zaten dayanıklı hayvanlar, gençken dikkatli baktığınızda kolay kolay hasta olmuyorlar önleminizi alırsanız. önemli olan yaşlılık dönemleri. işte kaliteli mama da bu döneme yatırım bir anlamda. yoksa en ucuz mamayı alırsın zevkle yerler ne güzel yiyorlar çok sevdiler ben hep bundan alayım dersin sonra yaşını aldığında hastalıklar peşini bırakmaz. ağız sağlığı, diş problemleri vb. bunlar ilerleyen yaşlarda en sık görülen durumlar mesela.
birde tüm bu maliyetlerin dışında yoldaşının yüzünden çıkan ekstra maliyetler var, kediye yoldaşının uyguladığı yanlış uygulamalar, hatalı bakımlar hayvanı hasta edebiliyor. bu sebeple, maliyet ve maneviyatın dengesi tamamen sizin elinizde, okumaktan ve araştırmaktan korkmayın ve üşenmeyin, duyduğunuz her şeye inanmayın. insanoğlunun kedilerle yolculuğu köpeklere kıyasla henüz çok yeni. kedilerin ev yaşantısındaki psikolojileri ile ilgili bilimsel bir araştırma bile yok, beslenme diyetleriyle ilgili ciddi bir araştırma yok, insanoğlu henüz evcil kedileri köpekler gibi tam olarak çözebilmiş değil, bunun için birlikte biraz daha yol kat etmemiz gerekiyor.
tasmalı mı tasmasız mı
tasmaya karşıyım, ama kimi kediler görüyorum yoldaşıyla dışarı çıkmış, dolaşıyorlar, böyle durumlarda mecburen takmak lazım, onun dışında tasmaymış elbiseymiş saçma, suni ve kedinin doğasına aykırı bulduğum sağlıksız hareketler.
yazarların kedi maması tercihleri
benim çocuklardan tuxedo olan kilo almaya eğilimli. eğer eğilimli olmasa alacağım tek mama nd nin tahılsız serisinden olurdu. gözle görülür bir etkisi var mamanın ve büyük iştahla yiyorlar. ben kedinin mamaya ilgisine çok takılmam, benim için önemli olan o mamayla aldığı gıdanın etkileri nedir çocukta. benim çocuklardan birisi "lord" olduğu için çok hareket etmez, kolu kanepenin köşeye atıp herkesi yukarıdan izlemeye bayılıyor, uyumayıda çok seviyor, sırf bu yüzden nd tahılsızıla sterilised mamayı karıştırıp veriyorum. şimdilik en uygun çözüm bunu buldum. sterilised mamalarda tek bir markadan gitme taraftarı değilim. premium ve üstü markaların mamalarını dönem dönem deneyip değiştirmek kedinizin farklı lezzetlerden faydalanmasını sağlamak ve ömrü boyunca aynı oranda aynı içeriğe maruz kalmasına engel olmak bence daha mantıklı. en son sanabelle sterilised aldım, çocuklar iştahsız yese de dediğim gibi takılmıyorum ama tüyleri aşırı dökülüyor. mevsimsel desem hiç bu kadar dökülmemişti, gelecek sezon farklı bir mama deneyeceğim.
kedilerin balkondan düşmesi sorunsalı
bizim geçmişten bu yana kedi yoldaşlarımızdan sadece birinde bu sorunu yaşadık. çok deli bir tekirdi ve hem ön balkondan hem arka balkondan düşmüştü. ama onu kısırlaştırmamıştık bu büyük bir etken diye düşünüyorum. kedilerin evden kaçma, dışarıya çıkma eğilimleri genellikle üreme iç güdüleri nedeniyle oluyor. evinde mutluysa, seveni varsa, maması varsa ve kısırlaştırıldıysa kediler öyle her fırsatta kaçayım dışarı diye düşünmüyorlar aslında. kısırlaştırma öncesi dönemde balkon demirlerinde dans ediyorlardı, o zamanki ev 2. katta çok yüksek olmamasına rağmen çok korkuyordum. kısırlaştırdıktan sonra pamuk gibi oldular. dairem yüksek katlı bir yerde olsaydı kesinlikle önlem alırdım tabi. 15. kattan düşmüş bir kedi varsa ortada bunun sorumluluğu yoldaşındadır tamamen, kedi kendisi atladı demez hiç bir kedisever. sonuçta bunlar hiç büyümeyen hep 3 yaşında kalan çocuklar gibiler. önlemini sizin almanız lazım.
bir diğer konu da dışarıyı tanıyan kediyi sonradan tamamen eve kapatma durumu. şimdi zaman zaman kediseverler büyük kedi sahipleniyorlar, 1 yaş ve üstündeki bu çocukların bazıları hayatlarının bir dönemini sokakta, dışarıda yani daha özgür geçirmiş oluyorlar. hepsinde olmasa da bazısı buna alışıyor ve yeni evindeki kapalı düzeni benimsemeyip dışarıya çıkmak isteyebiliyor.
kedi tırmalama tahtası
ikincisini aldım geçen gün, zamanla yıpranıyor ve tahtaya sarılan o ip parçalanıp dağılıyor. ben alışmaları için kedi spreyi sıktım tahtanın üzerine, yavas yavas alıstılar, birde ne zaman tahtanın yanında görsem sözlü olarak onaylayıp motive ediyordum. yine arada halıya divana cırtlıyorlar ama tahtaya alışınca en çok ona yapıyorlar.
kedinizle ortak özelliğiniz
20 yıldan uzun evli kalan çiftlerin hem görsel hem huy anlamında birbirine benzediğiyle ilgili bilimsel bir araştırma vardı, bu durum hayvan sahiplerinde daha hızlı işleyen bir süreç, hayvanın insana oranla çok daha bakir, temiz ve berrak iç dünyası onun zamanla yoldaşına benzemesine neden oluyor bence. veya biz uzun süre birlikte yaşayınca öyle hissediyoruz bilmiyorum.
kısırlaştırma düşmanları
bende bu kafiledendim eskiden, bir canlının üreme hakknı almayı yanlış buluyordum, sonra fikrim değişti. ha şöyle bir şey var, yaşadığım yer otomobillerden, trafikten, yoğun insan kalabalığından uzak bir yerde olsaydı kesinlikle kısırlaştırmazdım. çünkü o zaman çocuklar "yarı evli" büyüyüp yaşayacaklardı ve yavruları da olsa insan toplumunun tehlikelerinden büyük oranda uzak olacaklardı. o zaman ne yapardım, popülasyonu görme ve izleme şansım olacaktı, baktım problemler ortaya çıkmaya başladı kısırlaştırırdım. ama şehirde yaşıyorsanız, apartman dairesindeyseniz buna mecbursunuz. kediniz dışarıyı tanımıyor, bir çok tehlike var dışarıda, üreme iç güdüsünün, üreyememenin onda oluşturduğu baskı ve stres hayvan için büyük bir ızdırap ve yük halini alıyor o evin içinde. bu acıyı ona çektirmenin manası yok.
güvercinden kediye pire sıçrar mı
bence düsük bir ihtimal, şöyle ki biz evde yabani güvercinleri de besliyoruz balkonda tepsileri oluyor, grup halde gelip yeyip gidiyorlar, o sırada balkon kapısını kapatıyoruz ki parazit atlaması ihtimalini geçiyorum kedilerin kuşları yakalamak için yapacağı bir hamlede aşağı düşme riskleri var, güvercinler mamasını yeyip gidince şöyle bi su döküyoruz balkona sonra açıyoruz kapıyı çocuklar çıkıyorlar, güvercinler onları görünce zaten çok yanaşmıyor balkona, yani birbirlerine parazit bulastıracak mesafeye girmiyorlar. işin özü amaç tüm canlarla doğru önlemlerle "ayırd etmeden" ilgilenebilmek
kedi çimi
çok pahalı olduğu için macun alamıyorum, kedi çimini çiçekçilerde bulamadım çok gezdim. en son uğradığım yer çiçekçilerde tohum bulamazsınız ziraatçilere bakın dedi. e ziraatçilerin yeri de bana uzak. internetten sipariş verdim bende. bir kaç kez evdeki aşurelik buğdayı ektim onlardan da çıktı, fakat çocuklar köklüyor bunları büyüme sürecindeyken. ayrı bir yere koydum orada biraz büyütüp, gelen çim tohumlarını da ekip büyüdükten sonra koyacağım ki hemen köklemesinler uzun ömürlü olsun.
sanabelle
alman menşeili bir mama markası. piyasada kedicilerin övdüğü royal canin, proplan, nd vb. hepsini denedim çocuklarda. nd tahılsız serisinin kedilerde gözle görülür bir fark yarattığını itiraf edeyim. ancak kısır kedilerde kilo aldırıyor. tek kedi varsa belki gramajlı vererek önüne geçebilirsiniz fakat birden fazla kedi varsa birbirlerinin mamasını yiyorlar doğal olarak tombik olan tombikleşmeye devam etti. kanepe gibi olunca da tekrar iki dönemin ardından sterilised'e döndün. bu markanın sterilised olanını sipariş ettim. yorumların büyük çoğunluğu olumlu, kullanıp göreceğim, detayları yazarım