erkek kedilerde kızgınlık dönemi
benim çocuklar 8 aylığı geçene kadar kısırlaştırma operasyonu yaptırmamıştık, normali buymuş yani önce bir büyüsünler dedik. sonra dedim ki en azından bir kere çocukları olsun sonra yaptırayım ama evde işler öyle gitmedi. resmen gözümün içine baka baka divana şarıl şarıl koku bırakıyorlardı. bazen iyice uçup birbirlerine yürüyorlardı artık yokluktan. eve dışarıdan gelen birisi olduğunda sokak kapısından girer girmez kokuyu fark ediyordu öyle sindi eve kokuları. dışarı kaçma girişimleri de cabası tabi kızgınlıkla. veteriner arkadaş erkek kedilerde dönem diye bir şey yok sürekli böyle olacaklar kısırlaştırmak lazım dedi. zaten bizimde niyetimiz oydu. sonuçta bu canlar bir şekilde evden kaçıp başka kedilerle çiftleşecek ve doğacak kedilerin kaderi belirsiz, sokakta doğan yavruların çoğu senesini doldurmadan ölüyor. sonuç olarak salondaki tekli koltuğu atmak zorunda kaldım çünkü şipil şipil kokuttular sindi her yerine. sonrada kısırlaştırdım kerataları. şimdi ne dışarı kaçma var ne de koku bırakma. mis. tabi üreme içgüdüsünü öldürünce beslenmesine dikkat etmek kilo kontrolü falan çok önemli oluyor?
kedi tıraşı
benim çıkmazım oldu bu durum. bir iki sene anestezi ile traş ettirdim çocukları. sonra yılda bir kere de olsa bu anestezi işinin çocuklara iyi gelmediğiyle ilgili bir şeyler okudum. uyutmadan yapma yöntemide benimkilerde yokmuş malesef. gittiğim bir veterinerde veteriner kediyi uyutmadan traş ediyordu hayran kaldım. benim çocuklara da böyle yapabilir miyiz dediğimde küçükten alıştırmanız lazımdı sizinkiler büyümüş dedi. o gün bu gündür traş işini bıraktık. anesteziden sonra şapşip şapşik yürümeleri, kusmaları falan oluyor doğal olarak. gerek yok böyle şeylere yahu. başka yöntemi varsa bunun yaptırırdım yine yılda bir kere ama uyutarak bir daha yaptırmam.
tiryakikedi
izmir'de kedici bir mekan. alsancak'da ara sokaklardan birindeydi tam hatırlayamadım. yanında da sahaf vardı.
kedi sözlük yazarlarının en sevdiği bilgisayar oyunu
çok var şimdi hangisini sayayım, yıllardır oyun oynuyorum. oyunlar gözümde birer sanat eseridir benim. aslında işin özüne inerseniz büyük bütçeli bir çok oyunun yapımında onlarca sanat dalından sanatçı çalışır, görsel sanat, edebiyat, yaz yaz bitmez. oyunlar insanoğlunun hayalgücü ve fantezilerinin içinde dolaşabileceğiniz birer dünyadır.
ankara batıkent hayvan katliamı
başlığını görmedim belki açılmıştır fakat bu olayın her kanaldan insanlara duyurulması gerek. sieasta'mı yapıyorsunuz yine.
ankara batıkent, sokak köpekleriyle ilgilenen bir kızın feryadı, onların tedavisi uğruna kendi tüketiminden kendi hayatından kısan bir insanın feryadı. adi ve çirkin ruhlu bir grup veya bir kişi tarafından topluca zehirlenmişler.
http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video...
stronghold
nereden satın alabiliriz bunu, benim çocuklara ense damlası aldığım yerde fiprovet drop var sadece
karıncalar ve kedili ev
karıncalarla geçmişim uzun. perinin evdeyken, yaşım 6 bilemedin 7 olsun, bunların takip ettiği rotayı keşfedip gözlemlerdim. aynı rotada, ip şeklinde sıralanıp önlü arkalı çalışıyordu gidip geliyordu keratalar. sonra mutfaktan eppek kırıntısı atardım ve parça parça o eppekleri taşımalarını izlerdim. ölmüs sinek ve böcekleri rotalarına bırakırdım küçük parçalara ayırıp yuvalarına götürürlerdi. ta ki örümcekleri keşfedene kadar arkadaş kaldık. örümcekleri keşfimden sonra her zaman olmasa da arada bir karıncayı alıp ağına bırakıyordum, örümcek gelip onu sarıp sarmalarken izliyordum. kendi doğa belgeselimi kendim çektim küçükken. e o zamanlar kablo tv ve natinoal geographic mi var discovery channel mı var? varsa yoksa trt'de aslan belgeseli. sanki başkan hayvan yok.
suçlu kediler
suçluysa anlarım kızarım onlarda anlar, tuxedo çok uyanık olduğu için suçu sarmanın üstüne atacak şekilde kurguluyor olayları ama benden kaçmıyor.
kedi sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar
kedili evde bebek
geçen gün aileden sevdiğim bir abimin ikizleri oldu, benden beter kedicidir kendisi. eşi biraz arıza çıkarmış ama o da evde hayvan var diye değil ben ikizler olduktan sonra bunların kumuyla mamasıyla nasıl baş edeceğim diye, birden fazlaydı çünkü onlarda. ikisi de kedici yani. yine de vazgeçmediler kedilerden helal olsun güzel insanlar, bebeler de şanslı, hayvanlarla büyümek empati yeteneğini besleyen en önemli şeylerden.
kedi sahibiyim demenin saçma ve aptalca olması
"sahibiyim" i özellikle kullanmıyorum fakat açıklama yapmak gerekiyor. ben çocuklarım diyorum bunu herkes anlamıyor, ne çocuğu diye soru gelince de kedilerim diyorum. "kedilerim var" da bir sahiplenme eki taşıyor ama "sahibiyim kadar tepeden değil. şimdilik böyle idare ediyorum. kedi yoldaşım derim, yoldaşlarım var diyorum o da güzel.
kedi köpek besleyen insanların evleri pistir algısı
yahu sırf bu yüzden eve oturmaya gelmeyen komşular var ne diyorsunuz. ahahah ya. çok gülüyorum çok . aslında iyi oluyor bir yandan. kediler gereksiz insanları da elemeye yarıyor böylelikle.
kedinin ip yutması
anlatayım. izmir'de yaşıyorum o zamanlar. bir gün işten dönüyorum akşam, moralim bozuk, elektrik faturasını ödeyememişim kesmişler, söyleniyorum içimden yine gireceğim bomboş eve müzik de yok falan diye yürüyorum tin tin. eve yaklaştım çöpün yanından minik bir şey çıktı geldi miyav miyav. sevdim biraz devam ettim yürümeye. bir ara arkama baktım geliyor arkamdan, yürüyorum geliyor, yürüyorum geliyor. evin kapısına kadar geldi arkamdan baya bir yürüdü. dedim madem geldin gir içeri. bir moral oldu o çocuk bana, kocaman ettim büyüttüm sonra. neyse uzatmayayım işte bu evde yalnız olduğu bir gün saksıya sokulu çubuğun ucunda lastik gibi bir şey varmış çiçeği tutturmak için sanırım, onu yutmuş oynarken. eve geldim öğürüyor da öğürüyor çıkaramıyor, yorulup atıyor kendisini ölü gibi. elim ayağım buz kesti bir panik yaptım anlatamam. saat akşam 8-9 falan. izmir'i de tam bilmiyorum, tanıdık yok. o zamanlar internet falanda böyle göt cebinde değil. attım kendimi dışarı koşturuyorum, yolda gördüğümü çevirip soruyorum veteriner var mı buralarda diye, çeviriyorum soruyorum, nefes nefese kaç km koşturdum bilmiyorum bir tane veteriner buldum, içeride bir kadın oturuyor. soluk soluğa girdim ama konuşamıyorum soluklanmam lazım, merhaba kedim diyorum nefes alıyorum veriyorum, utanmasam ağlayacağım kocaman adam, evet dedi kadın yorgun ve ilgisiz bir sesle. dedim kedim bir şey yutmuş öğürüyor çıkaramıyor ne yapabilirim yardımcı olun. kadın gayet yorgun ve soğuk bir sesle, miri miriri mirim miriri bir şeyler dedi. hanfendi duyamıyorum dedim, hayvanı getirin bakalım ameliyatlık bir durum varsa da müdahale ederiz fakat şimdi kapatıyoruz kedi nerede dedi, kedi evde ben koşa koşa çıktım dedim. siz gelemez misiniz dedim. o zaman yarın getirin bir bakalım dedi. şimdi getirsem bekleseniz olur mu bir şey olur mu dedim, çok büyük bir şey değilse öğürerek atar onu dışarı yoksa müdahale gerekir bakmak lazım gibi bir şey dedi, ne kadar tutar dedim, elektriği ödeyememişim para da yok ki. işte şöyle yaparsak şu tutar şöyle olursa bu tutar falan filan o zaman için çok güzel paralar söyledi hatırlamıyorum.
eve dönüyorum ama koşarak değil, omuzlarım çökmüş, hani ben çok zor dönemler geçirdim ama başka bir canın zorda olduğunu ve sorumluluğun sizde olduğunu ve tüm buna rağmen bir şey yapamayacağınızı bilmek gibi bir acı yok sanırım. eve yürüyorum ama küçük adımlarla. lütfen diyorum bir şey olmasın, lütfen diyorum ölü bulmayayım falan diyorum. ayaklarım geri geri gidiyor kapıda. girdim içeri her zamanki yerinde yatıyor koltukta. sırtı dönük. titriyorum olm bildiğin nasıl dua ediyorum, yaklaştım döndü ne var der gibi. bir baktım halıya çıkarmış küçük çamaşır lastiği gibi bir şey. vay arkadaş ya, 10 sene ömrüm gitti o 1 saatte rahat. evde yutabileceği ne varsa attım alayını o gün.
bir kedinin ip yutması temalı anım da böyle işte.
benim çocuk ucuz yırttı o zamanlar. normalde uzun ipleri yutuyorlarmış mesela, o ip bağırsaklara vs ye dolanıyormuş, ameliyatlık hale gelene kadar fark edilmediği oluyormuş ve müdahale de riskliymiş, dikkat etmek lazım ip gibi şeylere.
güle güle binali
beni hatırla
sözlüğe login olurken "beni hatırla" seçeneği çalışmıyor cankuşum, her seferinde trafik lambası içeren resimleri seçmek zorunda kalıyorum
açık mama
mecbur kalınca 1000de bir alıyorum. örneğin mama bitmek üzere para yok veya geç sipariş geçtiysem 3-5 günlüğüne alıyorum, onun dışında almam. neden dersen öyle emin olduğum pet shop yok benim, birine gidip alıyorum içinde kurt görüyorum mamayı kim bilir ne koşullarda saklıyor veya skt'si ne kadar doğru emin olamazsınız ki. açık mama ile perakende satılan mamalar arasında da cebinizden toplu para çıkması dışında hiç bir fark yok. internette 10 kilosu 300 tl olan mama yine açık aldığında aynı para, hatta 3-5 lira fazla bile olabiliyor. çok sayıda cana bakan dar gelirli insanlar için belki geçici bir çözüm olabilir ama onlarda genellikle uygun fiyatlı mamaları 25-50 kiloluk ambalajlarda alıp tüketiyorlar diye biliyorum. işin özü zorda kalmadıkça açık mama almayın derim ben.
tahılsız mama
çocuklarıma en çok yaradığını gördüğüm mama, hatta o kadar o memnun kaldım ki normalde aynı mamayı iki periyot üst üste almazdım bu sefer aynısını aldım biraz da mecbur kaldım. türkiye'de ki mama sektörü kısırlaştırılmış ev kedileri için sizi kanatlı etine bir anlamda muhtaç bırakıyor. ben de sevmiyorum tavuk vermeyi çocuklara. günümüz hayvan endüstrisinde bizim yediğimiz tavuklar tavuk değilken hayvanlar için üretilen mamadaki tavuğa hiç güvenmiyorum. neyse konuyu nereye getireceğim, çok sağlıklıklar, tüyleri ışık ışıl, diş problemi yok fakat kilo alıyorlar. hodor zaten kiloluydu bu süreçte biraz daha kilo aldı. osman aynı ama oda hafif kaslandı gibi sanki tahılsız kırmızı etli mamaya geçtiğimden beri.
piyasada eksik bulduğum ve birileri getirtip satarsa güzel rakamlara ulaşacak dediğim mama içeriği "tahılsız, sterilized ve kırmızı etli" dir. yapın bunu satın, kaç para olursa olsun gider bak yazıyorum buraya. düşük tahıllı kırmızı etli sterilised var fakat tahılsız'ı yok. haydi beklioyrum yapın gelin satın yine konuşalım.
pro plan
bu markanın resmi facebook türkiye sayfasına mesaj attım. neden attım çünkü internette satılan mamaların isimleri ve içerikleriyle ilgili kafam karıştı, satış yapan site mi ismi değiştiriyor yoksa aynı isimde ürünün farklı versiyonlarımı var anlayamadım. kibarca dedim ki bana proplan'ın türkiye'de satılan ürünlerinin listelendiği bir link bir sayfa veya bilgi verir misiniz? bu kadar. gayet basit, yetkilisi için kolay ve normal bir istek.
kendi uluslararası websiteside türkiye'de satılanlardan alakasız çünkü orta doğu ülkesine sattığıyla kendi güncel takvimi çok geriden geliyor.
neyse efendim başladı proplan türkiye facebook yetkilisi isim mail falan sormaya, sonra telefon sordu. maili ismi verdim telefona ne gerek var sadece sizden "bilgi" istiyorum dedim. telefon olmadan bilgi veremiyorlarmış. illa data biriktirecek illa yani. bilgilerimi ne yapacaksın? facebook dan iletişime geçiyorum ben seninle zaten? sen sayfayı reklam ve bilgilendirme için kurmadın mı kardeşim? sinir oldum gittim pro plan internatinoal'a mail attım. nd aldım sonra.
kediye sarılıp ağlamak
ağlama değilde çok sinirlendim ve üzüldüm diyelim veya bir müzik parçası dinlerken geçmişe daldım aklıma acı hatıralar geldi ve buruldum, hemen göbeğe gelip auranın karın kısmında biriken o ceberrut enerjiyi emiyor keratalar o güzel bir şey. karnımda yatarken görüyorum auramdan karın kısmından ışınlar çıkıp hep bizimkilere yükleniyor. gerçekten çok müthiş bir an işte o an. sonra bende rahatlıyorum tabi.
yeşil yol da ki
john coffey gibi keratalar yahu dimi.
tombul kedi mi fit kedi mi
gözüme hangisi güzel geliyorsa öyle olsun, kedinin sağlığı yaşlılıkta yaşayacağı problemler falan önemli değil. ben baktığımda nasıl hoşuma gidiyor öyle görünsün. sırf bu amaçla gerekirse mamasını ölçülü koymam, niye? çünkü facebook da izlediğim videolarda hep tombik kediler var çok ilgi görüyor ve çok tatlılar. o yüzden bol keseden veriyorum tahılsız mamayı çocuklara ki onlarda tombik olsun gözüme güzel gelsin.