felix
benim kedileriminde bayılarak yediği bir mama ama 100 gr olan paket formunu seviyorlar nedense. aynı içerik olsa da 400 gr konserve formunda olanı pek iştahsız yiyorlar
sözlük yazarlarının kedili anıları
geçen yıldı sanırım, ( önceki yılda olabilir emin olmak için önce fotoğraflara baksam iyi olurdu ama üşendim ) sonbahar sonları. sokak kedilerimizden biri mevsim olarak kötü bir zamanda yavrulamıştı, havalar soğuyordu, bebeklerini taşıyıp bize getirdiğinde kaçınılmaz olarak perişan haldeydiler. getirdiği anı da hatırlıyorum, sanki, bunlarla ne yapacağımı bilmiyorum der gibi teker teker getirip ayaklarımın dibine bırakmıştı anne kedi. onlara yer ayarladım, önce bahçede. fakat bahçede yaşayan kedilerle temas etmesinler diye sonrasında çatıda güvenli bir alana yerleştirdim. tedavilerine başladım. bir akşam küçük çaplı bir fırtına patlak verdi, hızlı bir yağmur başladı önce. bebekleri ve anneyi kısa süre önce kontrol ettiğim ve yuvalarını yağmur rüzgar almayacak şekilde konumlandırdığım için rahattım. koltukta uzanmış tv izliyorum. ama hava gittikçe kötüleşti, şimşekler çakıyor yağmurun sesi ürkütücü oluyor giderek. camdan hızlıca bir sokağa baktım ki aman allahım resmen sel akıyor. hemen bir el feneri alıp çatıya gitmek için koşarcasına evden çıktım. tam çatı kapısına açılan merdivenleri yarılamıştım ki bir patlama sesi geldi ve elektirik gitti. çatı kapısını açmamla anne kedinin içeriye doğru atılması bir oldu. bebeklerden ikisi yuvadaydı onları kapıp koynuma yerleştirdim diğer ikisini aramaya başladım. çatıyı çevreleyen 1 metre kadar duvarlar var, o duvarın bir köşesine yaslanmış boş saksılar bahçe aletleri vesairenin olduğu yerde buldum yavruları ama ben tutmaya çalıştıkça onlar derine doğru çekiliyor. tuttuğum iki bebekte korkuyla tırmalayıp duruyor, sırılsıklam olmuşum, şimşek çakıyor falan. onları bırakıp iki bebeği dairenin giriş kapısına bıraktım ve dönüp öyle böyle sırılsıklam olmuş iki yavruyu da çıkarıp hepsini bir araya topladım. içeri girip havlu yatak vs alıp kapımın önüne kurutup yerleştirdim hepsini. mama ve sularını da koyup içeri girip üstümü değiştim. bu arada benimkiler de korkudan yatağın altına girmişler. onları sakinleştirmek için konuştum biraz, mumları yaktım, hava biraz sakinleşti, zaten elektirik de olmayınca erken yatıp uyudum. sabah kalkıp oturma odasına girdiğimde gördüm ki kediler belki de hayatımı kurtarmıştı. yada ciddi bir yaralanmanın eşiğinden dönmüştüm. o gecenin ertesinde neredeyse herkesin bazı elektronik eşyaları bozulmuştu. benim modemim ve tv cihazım mefta olmuştu misal. neyse, fotoğraf aynen şu. uzanıp tv izlediğim koltuğun tam da arkasındaki duvara televizyonun olduğu yerden yani tam karşıdan patlayan bir piriz çarpmıştı. duvarda sadece prizin kenarları kalmıştı, içindeki yuva patlayarak fırlamıştı. açıya baktığımda tam da başıma veya yüzüme isabet edecekmiş eğer orada oturmaya devam ediyor olsaydım. eğer korkup o havada çatıya çıkmayı göze almasaydım kediler ıslanacak ve biraz daha hasta olacaklardı ama beni daha kötü bir akıbet bekleyecekti. sonrasında bebekler iyileşti, yuvalandı anne kısırlaştırıldı ben de sağlıklıyı ve hayattayım, muhtemelen sayelerinde.
yazarlardan ev yapımı mama tarifleri
bayılarak yedikleriniz söyleyemeyeceğim ama kıyısından köşesinden yedikleri bir tarif . bu tarifte önemli olan biraz kabak yedirebilmek. kabak hem mide hem sindirim istemlerine iyi gelen bir besin. ve parazitler içinde doğal bir tedavi sağlıyor.
haşlanmış didiklenmiş tavuk göğsüne üçte iki oranında haşlanmış püre haline getirilmiş yeşil kabak veya balkabağı, ( kabağı eşit oranda da ekleyebilirsiniz ama kedinizin baskın kabak tadından mamayı direkt reddetmemesi için daha az ekleyebilirsiniz ) bir kaç damla zeytin yağı, minnacık bir tuz ve kediniz seviyorsa minik minik doğranmış bir kaç tane siyah zeytin. zeytin ekleyecekseniz tuzdan arındırın ve ekstra tuz eklemeyin.
severek yedikleri 2. tarif
yoğurt kediler için değerli bir besin ama benimkilerin genelde reddettiği bir yiyecek, o yüzden ben de ev yoğurduna haşlanmış yumurta sarısı ekleyip çırparak birşetiriyorum ve o zaman çok severek tüketiyorlar.
kedi hastanesi
2 yıl önce facebook üzerinden cathospital sayfalarına mesaj yazıp kedimin rahatsızlığı ile ilgili bir kaç soru sormuştum sağolsunlar hemen etraflıca yanıtladılar. " çocuğu görmek muayene etmek şansımız olursa daha fazla yardımcı olabiliriz " dediler fakat başka şehirde olduğumuz için gidemedik. ama hep aklımda uygun bir zamanda üç kedimi de cathospital'e götürmek istiyorum check up için.
bir de tedavi ücretlerini merak ediyorum genel durumlar için olanları, örneğin aşı, kısırlaştırma, tahliler gibi. özel klinik ücretleri ile eş mi yoksa daha donanımlı olduğu için kliniklerden pahalı mı ? bilen varsa not düşmesini rica ederiz.
kedilerden şimdiye kadar öğrenilen en önemli şey
beklentisiz sevmeyi öğrendim, sabrı öğrendim, gerçek anlamda empati kurmayı saygı duymayı öğrendim. en çok da dünyaya bir canlı getirmediğim halde anne kalbi neymiş, ne hissedermiş bunu öğrendim.
kedilerde ek gıda takviyeleri
canvit aminosol vitamin ve aminoasit solüsyonu
kesinlikle tavsiye edebileceğim bir ürün. kışın sokak hayvanlarının su kabına da bir kaç damla eklerseniz kötü hava koşullarında vücut dirençlerini yükseltecek onlara destek sağlayacaktır.
parayla kedi almak
3 tane kedim var, ikisini sokaktan birini de sahiplendirme sayfasından evlat edindim. sokaktan sahiplendiğim iki kedi de uzun tüylü, hele bir tanesine cinsi ne diye sormayan çıkmadı. muhtemelen kırmalar ve ikisi de hastalıktan perişan halde geldi bana. sahipsiz sokak hayvanları sorununa o yavruların perişanlığına katkısı falan yok kedi yetiştirip satmanın diyen olursa diye başta belirtmek istedim bunu da.
ihtiyaca, mizaca göre kedi yetiştirmek gerekliliği diye bir şey olamaz. köpek olsa tamam, koruma köpeği, engelliler için yardımcı köpek, polis köpeği vs çok anlaşılabilir o zaman deriz bu cins köpek şu alanda çok verimli , bu cins çok iyi koku alır şurada görev yapar falan ama kedi yani, fare avcılığı yapacak desen hepsinde bulunur o maharet. her ne ise herkes biliyor zaten, insanlar istediği kadar ben satmıyorum masrafımı alıyorum dese de karşılığında para alıyorsun ticaret bu üç tane satmışsın 100 tane satmışsın, o 1000 liraya satmış sen 100 liraya satsan bile hiç bir farkı yok. herhalde kedici olmak ile hem kedici hem hayvansever olmak arasında fark var. bu yüzde bir kedici nasıl kedilerin üretilip satılmasını mantıklı bulur diye şaşırmamak lazım galiba.
ayrıca, onun da o kafesten kurtarılmaya ihtiyacı vardı gibi yanlış bir düşünce ile petshoptan evcil hayvan alanlar bilmeli ki o kafese yeni bir tutsak konulmasına, bir bebeğin annesinden erkenden ayırılmasına, bir annenin yeni bir doğuma zorlanmasına destek oldunuz sadece.
kedilerin küçük şifacılar olması
kedinizle göz göze geldiğinizde bedeninize sizi bir anda iyi hissettiren bir enerji aktığını fark ettiniz mi hiç ? ben böyle hissediyorum, göz göze geldiğimizde.
amerika'da her yıl barınaklarda 2.7 milyon kedi köpeğin öldürülmesi
sapla saman karışmasa ne güzel olur. politik görüş beyan eden yok bir ülkenin geneline hayranlıktan söz edilmiyor.o " biz " kimse sistematik ötenaziye kadar saklamasın gücünü, hayvan tecavüzcülerine, işkencecilerine para karşılığı devlet eliyle verilen izinlerin önüne geçsin zahmet olmazsa. örneklemeye gerek yok zannımca, sistematik bir şekilde devam ettiği için bir saniye içinde en az 20 tane vaka akla gelir sanırım.
amerika'da her yıl barınaklarda 2.7 milyon kedi köpeğin öldürülmesi
amerika'da yaşıyor olmak yada yaşamış olmak gerekiyor belki ne kadar hayvansever olup olmadıklarına dair kesin bir varsayımda bulunmak için. ben barınak ve barınak çalışanlarına dair uzaktan edindiğim fikrimi beyan ettim. benim okuduğum ve izlediğim kadarıyla barınakları bizim barınaklarımızla pek kıyas kabul etmez. zira bizim adına barınak dediğimiz yerlerde açlıktan birbirini yiyen hayvanlara tanık oluyoruz. onların barınak çalışanları bizdeki barınak çalışanlarının geneli gibi memur zihniyeti ile bakmıyorlar işlerine. sevgi ve adanmışlıkla yapıyorlar bunu. çoğu uyutulmasın diye birden fazla hayvanı sahipleniyor. bakın ne anlatıcam, geçen yıl bir köpek almak için hergün annelerinin başının etini yiyen, ağlayan 6 ve 8 yaşlarındaki yeğenlerimi barınağa götürdüm. kardeşimin küçük bir de bebeği olduğu için 3 küçük çocuğa zor yetişirken bir köpeğin bakımına ayıracak enerjisi yoktu ve reddetmek zorundaydı onlar biraz daha büyüyene kadar. çocuklar en azından bizi barınağa götür köpeklere biraz mama alıp verelim dediler kabul ettik ve gittik. fakat çocuklar köpekleri görünce tekrar ısrarcı olmaya başladılar sahiplenmek için. ben de ikna etmeye çalışıyorum neden olamayacağına dair, o sırada barınak görevlilerinden biri geldi ve şöyle dedi " çocuklar bakın ben 15 yıldır barınakta çalışıyorum daha geçen hafta cesaret ettim bir köpek aldım " dedi. ve bir hayvana bakmanın zorluklarından bahsetti. 15 yıl barınakta çalışıp hiç evcil hayvan sahibi olmamak herhalde yeterlidir hayvan sevgisine veya yaptığı işe sevgisini anlamaya. ben çevremden kaç tane insanın barınaktan hayvan sahiplenip sonra terk ettiğini yada çok kötü şartlarda baktığını gördüm. barınaktan aldığı yetişkin cins köpeği çiftleştirip yavrularını satan birini gördüm ben. oysa barınağa girer girmez kısırlaştırılması gerekmez miydi? 18 yaşını doldurmuş herkes gidip barınaklarımızdan hayvan sahiplenebilir. muhtemelen amerika' da veya başka bir avrupa ülkesinin barınaklarında böyle değil. kulağı küpeli köpekler yavruluyor sokaklarda. kulağı küpeli sokak hayvanları biri " aman alın şunları " diye aradığında hop toplatılıyor, akıbetlerinin peşine düşer ısrar edersen deli hayvansever olarak yaftalanıyorsun barınaklar tarafından. yani biz önce bir kendimize bakalım. ne kadar hayvanseveriz, kaç kişiyiz.
cloptic
bileşim : 5.0 g enjektöründe, 835 mg kloksasilin'e eşdeğer kloksasilin benzathine içerir
endikasyonları: sığır,koyun,at,köpek ve kedilerde staphylococcus sp.,bacillus sp. gibi duyarlı bakterilerden kaynaklanan göz enfeksiyonlarının sağıltımında kullanılır.
kullanım şekli ve dozu:
sığır-at göz başına yaklaşık 5-10 cm'lik şerit
koyun göz başına yaklaşık 5 cm'lik şerit
kedi-köpek göz başına yaklaşık 2 cm'lik şerit
mucize bir ilaç. araştırdığım kadarıyla bilinen bir yan etkisi yok. zaten tecrübe ettikten sonra da bir yan etkisini gözlemlemedim. kısadan bahsedeyim. bir kaç ay önce ; anne sokak kedisi, 4 yavruyu yürümeye başladıklarında beslendiği yere yani bahçemize taşıdı. hepsinin gözleri problemliydi. ama özellikle bir yavrunun gözleri berbat durumdaydı ve muhtemelen hiç açılmadan bu hale gelmişti gözleri. teramisin ve damla uyguladım. 3 yavrunun gözleri açıldı ama diğer yavruda neredeyse hiç iyileşme olmadı. daha önceki tecrübelerimden yavrunun kör kalacağına emindim. tek tesellim dünyayı hiç görmediği için bu durumun doğal olduğunu sanacak ve bir şekilde böyle yaşayabilecekti sadece ömürlük bir yuva bulmamız gerekiyordu. elbette yine de onu veterinere götürecektim ve öyle yaptım basit uygulamalardan fayda göremeyeceğimizi anladığımda. vet.e giderken görme şansının olmadığını duyacağımdan emindim, çünkü göz çukurlarında sadece kırmızı bir renk, yani et vardı. sağolsun vet. hekimimiz güzelce muayene etti ve merak etmeyin görecek ve gördüğünde bu canı alınıyormuş gibi viyaklamaları da bitecek sakin bir kedi olacak dedi. çok sevindim ve ama ameliyat için biraz küçük değil mi diye sordum. o da evet çok küçük ama zaten ameliyata ihtiyacı yok, yazacağım ilacı günde en az 5 defa tatbik edin 1 hafta içinde ışığı görecek dedi. gerçekten de 3 - 4 gün içinde sonuç alamaya başladık. çiçek gibi açıldı gözleri, önce minik minik sonra baya baya düzeldi. 2 tüp kullandık 1 ay içinde. şimdi biraz nasıl desem hafif bir şehla bakıyor ama bence mucizevi bir sonuç.
kedi nezlesi
" (feline viral rhinotracheitis ya da kısaca fvr), kedilerde görülen, herpesviridae ailesinden kedil herpesvirus 1 (feline herpesvirus 1, fhv-1) yolaçtığı bir üst solunum yolu enfeksiyonudur. "
sokak hayvanlarının sıklıkla yakalandığı bu hastalık anneden bebeğe geçtiğinde başa çıkması çok zor bir sorun. yetişkin kedinin bağışıklığı daha güçlü olduğu için yaşam kalitesi düşse de bu hastalıkla yaşamını sürdürebiliyor fakat yavru kedilerde çok ağır seyrediyor. tedaviye rağmen ölümle sonuçlanabiliyor. uzun bir tadavi süreci gerektiriyor ayrıca. ben 2 yıl önce bir sokak kedisinin 4 yavrusu için çok mücadele etmiştim bu hastalıkla ve sonunda başarılı olduk.o güçlükle soluk alışlarını, sürekli ağız burun göz akıntısını hatırladığımda hala içim sızlar. vet. hekimimizin " bu bebeklerin hayatta kalmış olması küçük bir dünya mucizesi " dediğini hatırlıyorum. bebekler küçük ve zayıf olduğu için serum takılamamıştı. bir antibiyotik ve bağışıklık güçlendirici ilaç yazılmıştı. ilaçlarını düzenli olarak vermiş günde en az dört defa burun, göz ve patilerinin temizliğini yapmıştım. yaş mama ile beslenmeye başlar başlamaz onları annelerinden ayırmam gerekti. çünkü süt emdikçe anneden virüsü almaya deva ediyorlardı. anne emzirdiği için kliniğe alınıp tedavi edilemiyordu. suyla seyreltilmiş sirke ile temizliklerini yapmak virüsü uzaklaştırmada etkili bu arada ama bunu daha sonra öğrendim. genel olarak sıcak tutmaya ve temiz tutmaya çok önem gösterdim. ve ilaçlarını hiç aksatmadan verdim.bu hastalıkla ilgili tecrübelerim genel olarak böyle.
kedilerde tüy sorunsalı
kedinizin tüylerini parlatır, cacanlı dökülmeyen tüyleri olur, tüy dökülmesini enggeller vs vs gibi vitamin takviye gıdaya bir dolu para vermiş olan biri olarak söylüyorum ki hiç ama hiç bir halta yaramıyor. belki belki balık yağı bir derece iyileştirme sağlıyor ama onuda likit halde içirebileni tebrik ederim.
bunun dışında basit bir çözüm bulmuş olabilirim daha doğrusu ben bulmadım bir yerlerde okuyup uyguladım, şu an gayet iyi gidiyor gözlemlediğim kadarıyla ama henüz 4 hafta oldu uygulamaya başlayalı. emin olmak için 4 hafta daha devam edeceğim. sonrasında çok objektif bir şekilde değerlendirip sonuçları ve uygulamayı buradan yazarım.
jackson galaxy'nin aslında kedi düşmanı olması
çok saçma bir varsayım. programın başında sorunlu bir kedi görüyorsunuz, neyi yanlış yaptığınızı, kendinin neden böyle davrandığını bilmediğiniz içinde kedi evdeki düşman haline gelmiş oluyor. sorunu kendi başınıza çözemiyorsunuz ve geriye tek seçenek kalıyor, kediyi barınağa göndermek ki bu da onun hayatının sona ermesi demek oluyor. jackson ise 2. bir seçenek ile çıkıp geliyor, sorunu çözüp kediyi iyileştirmek. kedi ve ailenin aynı evde uyum içinde yaşamaya devam etmesinin yolunu bulmak. doğal ki bir kedi davranış uzmanı olarak kedinin neden agresif neden mutsuz olduğunu saptayabiliyor ve problemlerin ortadan kaldırılması için çalışıyor ki yüzde 90 sorunu çözüp gidiyor. hırçın, saldırgan, mutsuz olan kedi normal sağlıklı bir ruh haline bürünüyor, evinde kalmaya devam ediyor. bu mu kedi düşmanlığı ? keşke mümkün olsa da gelip bana da yardım etse miloşum'la nasıl baş edeceğim konusunda. ayrıca bir insanın dış görünüşü ona özeldir, kendi seçimi tercihidir. kendi yargılarıyla birinin görünüşünü kötü veya korkutucu diye etiketlemek sığ bir bünyenin işaretidir. böyleleri olasılıkla kedileri köpekleri de renklerine, görünümlerine, engellerine göre olumsuz yönde değerlendirir.
amerika'da her yıl barınaklarda 2.7 milyon kedi köpeğin öldürülmesi
amerika'da barınakta uyutulan kedi ve köpeklerin sayısı geçmiş yıllara oranla sürekli düşüyor. sokaklarda sahipsiz kedi ve köpek barındırmama programları yüzünden barınaklar sahiplenilmeyen hayvanları uyutmaya mecburlar ama uyutulmamaları , sahiplendirilmeleri için de ellerinden geleni yapıyorlar diye düşünüyorum. bin çeşit program ve etkinlik düzenliyorlar. bizde ki gibi onları genel olarak kötü bir kaderin beklediği sokaklarda barındırmak mi yoksa kazalara, işkenceler, istismarlara maruz kalmamaları için sonlarını hızlandıran kaderlerini belirlemek mi daha doğru bu içinden çıkılması zor bir ikilem.
bir de makalede bahsedilen daha çok vahşi hayvanların katledilmesi ile ilgili veriler. işte bu konuda batı ülkeleri özellikle amerika mide bulandırıcı. vahşi hayvanları avlamaktan büyük bir zevk alıyorlar.
kedici bloglar
www.kedidefteri.com
geçenlerde denk geldiğim bir blog. yazıların bir kısmını okudum, içerik olarak çok kaliteli bir blog-imiş. hala yayında olsa da, yazarı emek hırsızlarından illalah edip 2016'da yani tamı tamına 2 yıl 2 gün önce içerik eklememe kararı alıp veda etmiş. bence kediciler için de kayıp olmuş tabi. dediğim gibi blog hala yayında ve okunası.
kedilerde kulak uyuzu
bazen mantar enfeksiyonu ile karıştırılabilen durum. bir tuhaflık sezdiğinizde fotoğrafını çekip sosyal medya hesaplarınızda bu ne acaba diye sorarsanız mantar olmuş şunu şunu sürün bu karışımı uygulayın diyen tavsiyeler ile yola çıkıp yanlış bir uygulama yapıp durumu daha da kötüleştirebilirsiniz. aman dikkat. kedinizde ne tuhaflık görürseniz görün ilk danışacağınız kişi vet. hekimler olsun. benzer lezyonlara sahip bu iki hastalığı vet. hekim mor ışık gibi bir şeyle bakarak ayırıyor ve ona göre tedavi uyguluyor.
jackson galaxy
kedi babası kitabını iki kez okudum. ilkinde kedi sorunlarında neyin nasıl yapılacağı ile ilgili tecrübelerinden bahseden noktalara çok odaklanmışım sanırım bir tek onlar kalmıştı aklımda, bir yıl sonra tekrar okuduğumda şunu anladım, çok uğraşmış olmasına rağmen kedisi benyy'i bir türlü mutlu bir kedi haline getirememiştir. sağlık sorunları yaşayan psikolojisi bozuk bir kediyle psikolojik sorunlar yaşadığı bir dönemde karşılaşmış, kendisinin de sağlık sorunları yaşadığı dönemde birlikte bir yaşamı paylaşmışlar. jakson benny'e elinden geldiğince iyi bir hayat vermeye çabalamış ve karşılığında da benny onu her anlamda iyileştirmiş.
kedi sözlük itiraf
alın size kedicilere " aa oldu mu şimdi " dedirtecek bir itiraf.
bazen ilk kedim milo'nun eve geri dönmemesini bütün kalbimle istiyorum. bu istek onu camlarda beklememe, merak etmeme, özlememe engel değil yine de. yani hem sevip hem nefret etmek sadece kadın erkek ilişkilerinde olur sanırdım eskiden. manyak ötesi bir kedi o. ölür müsün öldürür müsün ile mi açıklayayım, allahım neydi günahım mı diyeyim, ne diyim bilmiyorum. ilk karşılaşmamız bir alışveriş merkezinin kapalı otoparkındaydı. otoparka inen yürüyen merdivenlerdeydim, bilirsiniz hemen her avm.nin bodrum katında bir petshop vardır ( keşke olmasa, yani evcil hayvanlar satılmasa ) petshopun kapısı önünde kafesler içinde bir sürü kuş, kuşlar kafeslerinde delice çırpınıyor ötüşüyorlar. ah dedim içimden ne oldu da bu kadar huzursuzlar. neyse baka, baka geçtim kuşların önünden ve kapıdan çıktım. ne göreyim, 5 aylık kadar aslan yeleli gri beyaz bir minnoş patilerini camekana dayamış kuşları izliyor. kuşlar ondan çılgın atarmış. uzatmayayım ay ay ay derken bir de baktım koşup kucağıma zıplayıverdi, ellerimi yüzümü yaladı. vallahi de billahi de beni o seçti. sürmeli yeşil gözler beni benden aldı ama ben sahipli sanıyorum tabi çünkü çok güzel. sağa sola baktım kimin bu der gibi. kapıda ki güvenlik kız yaklaşıp, " ay nolur alacaksanız alın, arabaların altında kalacak sonunda. çıkarıyoruz dışarı inatla geri geliyor " dedi. gelir tabi hava soğuk, napsın. yüzüne bakıp, gelmek ister misin benimle diye sordum. gözlerini kırpıştırdı. bunu evet olarak kabul ettim ama bir an karsızlık içinde kaldım birden ve onu kucağımdan sakince yere bırakmak istedim, dedim ki peşimden gelirse götüreceğim. ama o tırnaklarını bana geçirip kucağımdan inmeyi reddetti. başka seçenek yoktu, benimdi artık. yol boyu kucağımda uyudu, hatta pati masajı yaptı ki o zamanlar anlamını bilmiyordum acaba rahat mı değil şöyle mi tutsam derken neredeyse kaza yaptıracaktı, heycanlıyımda tabi, çocukluk yıllarından sonra ilk defa bir kedim olacak. neyse eve geldik, ertesi gün veteriner, ihtiyaçlar o bu derken yerleşti eve. sonra maceralar maceralar. sokakta büyümüş biraz ne de olsa, hastalıkları bitmiyor, nazı cazı bitmiyor. hadi bir arkadaşı olsun yalnız kalmasın derken ilerleyen zamanlarda kızımı sahipleniyorum. ama milo bir türlü sakin bir çocuk olmuyor. kızı da bezdiriyor, uzaklaştırıyor kendinden. dünya milonun etrafında dönüyor çünkü. koltukta oturuyor musun misal, gelip başında ivvvvvv ivvvvvv , kalk ordan ben oturacağım. mamayı mı beğenmedi deli dana gibi koşturuyor, canı mı sıkıldı kardeşine saldırıyor. hep huzursuz ve mutsuz. sürekli dışarı çıkmak istiyor. en sonunda vet. hekimimiz bırakın diyor, çıksın istediği zaman. böylece haftada bir kaç gün çıkmaya başlıyor. bir defasında kan revan içinde döndü, bacağını nereye sıkıştırmışsa artık kemiğe kadar yara açılmış. kalp zarında kalınlaşma var ve narin bünyeli olduğundan o sıra yine solunum yolları enfeksiyonu geçiriyor. narkozsuz dikiş attılar. yanında durmak istedim ama dikiş atılırken tabi ben bittim, en son hemşire çatladı ve beni çıkın dışarı diye azarladı. bunun gibi ne vet. olaylarımız oldu. bir geliyor kulağı ısırlmış, bir geliyor her tarafı kaka içinde say say bitmez. neden, çünkü dışarı çıkar çıkmaz kavga edeceği bir kedi arıyor. e sokak kedileri için sen çerezsin diyorum ama yok korkudan altına kaçırsa bile kavgayı kazandığına kanaat getirip uzaklaşan kedinin peşine takılıp yeniden başlatıyor kavgayı. hayatımda tanıdığım en inatçı canlı. kedi üstü bir inat hatta. ben onu o kavgalardan çıkarmaya çalışırken kaç kere ısırdı, tırmaladı beni sayısını hatırlamıyorum. daha beter bir şey var , onu dışarı bırakmayı reddettiğimde yatağıma işiyor. hele 3. kediden sonra daha çok işemeye başladı çünkü yatakta onun kokusunu alıyor. eğer dumanı uyurken yanıma almazsam milo onu stres topu gibi kullanıyor, yanıma aldığımda yine cezalandırılıyorum. diyeceksiniz ki böyle bir kedisi varken insan 3. kediyi alır mı, napayım çok hastaydı aylarca tedavi gördü iyileşti yuvalandı ama geri getirildi 2 kez. güvenemedim bir daha kimseye ve kalsın istedim. neyse dönelim işeme olayına, insan 3 günde bir yorgan yastık yıkar mı? yıkıyorum. eh o zaman gitsin sokakta yaşasın değil mi? ama o evini de seviyor diğer yandan. bir iki kez onu eve almayacağıma dair yemin ettim ve daire kapısın önüne yatağını kum kutusunu mamasını falan koydum artık burada yaşayacaksın istediğin zaman çık istediğin zaman gel dedim. ama eve girmek için miyavlayıp durdu, kapıyı tırmaladı, dayanamadım yada pes ettim diyelim. o kazandı yine. beni sevmiyor mu bu kedi? seviyor hem de çok, eminim. niye sevmesin, gayet cazip bir köleyim. ben de onu çok seviyorum, ona sarıldığımda ta ciğerimde hissediyorum "oğlum " diye. ama bazen çok yoruluyorum işte ve elimde ortasında koskocaman ıslak bir yuvarlak olan çarşafla yatağın ucunda otururken birden kalkıp kapıyı açıyorum ve o hemen koşup geliyor çıkmak için, merdivenlerden koştura koştura inerken o, seni çok seviyorum oğlum diyorum ve kapıyı kapatıp " ne olur geri gelmesin bu kez " diye de içimden diliyorum.
kedi aknesi
kedilibirhayat blogunda konuya dair bir yazı :
http://kedilibirhayat.com/2016/10/12/ked...
benim eve son gelen 3. kedimde farketmiştim geçen yıl ama sadece bir kaç nokta ve ben sirkeli su ile sildim, ilerlemeden geçti. benimki muhtemelen stresten oldu. diğer iki kedimin onu sürekli taciz edip huzursuz etmelerinden kaynaklandığını düşündüm. bir de genellikle uzun tüylü kedilerde görüldüğünü okumuştum.