kedimin bir gün ölecek olması ne zaman aklıma gelse, bekir coşkun'un, okurunun da cümleleri ile birlikte yazdığı şu yazı aklıma gelir;
herkesin veda ettiği şey ayrıdır, ama bütün vedalar aynıdır. ne kadar uzaktan geldi bilmiyorum, bilgisayarımın ekranındaki erol onur'un ‘veda’sını açıp açıp okuyorum.
bir kedi mi, bir köpek mi, ne fark eder?
veda edilmişse sızı değişmez.
ben o vedaları bilirim.
bizler küçük dostlarımızdan ayrıldığımızda, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, kapıların arkasında, koltukların üstünde, evin köşelerinde bizi her an vedalar bekler.
her şey zordur artık.
satırlara dökülmüş bir başka ‘veda’ gördüğünüzde, iyice anlarsınız ki bütün vedalar aynı.
durmadan açıyorum bilgisayarımı.
‘veda’yı tekrar tekrar okuyorum.
‘halıdaki tüylerim,
koltuklardaki pati izlerim,
yatağındaki mırıltılarım kaldı geriye...
yaşanmışlık şey dediğin nedir ki?..
ben biraz erken davrandım sadece...
artık mutfakta ayağına sürtünen arkadaşın yok.
oyuncaklarım bırakıldıkları yerde kalacaklar bir süre.
mama kabımı seni sevenler kaldıracaklar.
görmeyesin diye.
arkadaşlıklar sonsuza dek sürmez ki.
ben biraz erken davrandım sadece...
eve geldiğinde beni arayacaksın bir süre.
dostların çağırdığında beni düşüneceksin önce.
sonra aklına geleceğim;
ve eve erken gitmene gerek olmayacak artık.
birliktelik dediğin nedir ki?
ben biraz erken gittim sadece...
eve geldiğinde patilerime basmamak için
durup ışığı aramayacaksın.
salona girdiğinde pencerenin önündeki minderde de olmayacağım.
girileri silinmiş, artık sözlükte yazmayan eski bir yazar bozuntusu. kimse kimseyi tecavüzcüyle, çocuk istismarcısıyla aynı kefeye koyamaz. sözlükte her düşünceden, her renkten insanın bulunması tabi güzel. ama bu çok farklı bir kulvar.
kedimin bir gün ölecek olması ne zaman aklıma gelse, bekir coşkun'un, okurunun da cümleleri ile birlikte yazdığı şu yazı aklıma gelir;
herkesin veda ettiği şey ayrıdır, ama bütün vedalar aynıdır. ne kadar uzaktan geldi bilmiyorum, bilgisayarımın ekranındaki erol onur'un ‘veda’sını açıp açıp okuyorum.
bir kedi mi, bir köpek mi, ne fark eder?
veda edilmişse sızı değişmez.
ben o vedaları bilirim.
bizler küçük dostlarımızdan ayrıldığımızda, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, kapıların arkasında, koltukların üstünde, evin köşelerinde bizi her an vedalar bekler.
her şey zordur artık.
satırlara dökülmüş bir başka ‘veda’ gördüğünüzde, iyice anlarsınız ki bütün vedalar aynı.
durmadan açıyorum bilgisayarımı.
‘veda’yı tekrar tekrar okuyorum.
‘halıdaki tüylerim,
koltuklardaki pati izlerim,
yatağındaki mırıltılarım kaldı geriye...
yaşanmışlık şey dediğin nedir ki?..
ben biraz erken davrandım sadece...
artık mutfakta ayağına sürtünen arkadaşın yok.
oyuncaklarım bırakıldıkları yerde kalacaklar bir süre.
mama kabımı seni sevenler kaldıracaklar.
görmeyesin diye.
arkadaşlıklar sonsuza dek sürmez ki.
ben biraz erken davrandım sadece...
eve geldiğinde beni arayacaksın bir süre.
dostların çağırdığında beni düşüneceksin önce.
sonra aklına geleceğim;
ve eve erken gitmene gerek olmayacak artık.
birliktelik dediğin nedir ki?
ben biraz erken gittim sadece...
eve geldiğinde patilerime basmamak için
durup ışığı aramayacaksın.
salona girdiğinde pencerenin önündeki minderde de olmayacağım.
kedimin bir gün ölecek olması ne zaman aklıma gelse, bekir coşkun'un, okurunun da cümleleri ile birlikte yazdığı şu yazı aklıma gelir;
herkesin veda ettiği şey ayrıdır, ama bütün vedalar aynıdır. ne kadar uzaktan geldi bilmiyorum, bilgisayarımın ekranındaki erol onur'un ‘veda’sını açıp açıp okuyorum.
bir kedi mi, bir köpek mi, ne fark eder?
veda edilmişse sızı değişmez.
ben o vedaları bilirim.
bizler küçük dostlarımızdan ayrıldığımızda, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, kapıların arkasında, koltukların üstünde, evin köşelerinde bizi her an vedalar bekler.
her şey zordur artık.
satırlara dökülmüş bir başka ‘veda’ gördüğünüzde, iyice anlarsınız ki bütün vedalar aynı.
durmadan açıyorum bilgisayarımı.
‘veda’yı tekrar tekrar okuyorum.
‘halıdaki tüylerim,
koltuklardaki pati izlerim,
yatağındaki mırıltılarım kaldı geriye...
yaşanmışlık şey dediğin nedir ki?..
ben biraz erken davrandım sadece...
artık mutfakta ayağına sürtünen arkadaşın yok.
oyuncaklarım bırakıldıkları yerde kalacaklar bir süre.
mama kabımı seni sevenler kaldıracaklar.
görmeyesin diye.
arkadaşlıklar sonsuza dek sürmez ki.
ben biraz erken davrandım sadece...
eve geldiğinde beni arayacaksın bir süre.
dostların çağırdığında beni düşüneceksin önce.
sonra aklına geleceğim;
ve eve erken gitmene gerek olmayacak artık.
birliktelik dediğin nedir ki?
ben biraz erken gittim sadece...
eve geldiğinde patilerime basmamak için
durup ışığı aramayacaksın.
salona girdiğinde pencerenin önündeki minderde de olmayacağım.