kediliçe

Durum: 373 - 0 - 0 - 0 - 17.06.2020 03:03

Puan: 8991 - Yavru Kedici

7 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Keditör.

3 kedi ve 2 balığın anası. Kızım Ege 4 yaşında bir siyam kedisi. İsmi egenin her karışına olan aşkımdan geliyor. Büyük oğlum Gümüş 2 yaşını doldurmak üzere olan bir silver shaded scottish fold. Benim çekingen çocuğum. Küçük oğlum, yumurta sarım da Efe. Efe Gümüş'ün başka bir dişiden olan yavrusu ama benim anaç kızım onu 5 aylık olana kadar emzirdi kendi bebekleriyle beraber. 2 de japonyalı balık besliyorum. Kedi Sözlük'ün ilk üyelerindenim. Çok kedili bir hayatım var.
  • /
  • 19

kediyi iç güveysi göndermek

oğlumu damat olmaya gönderdim, parkenin üzerinde çiftleşme girişimleri kaygan zemin sebebiyle birçok kez başarısız sonuçlanmış. en son sinirlenip dişiyi halının üzerine taşımış ve yeter deyip ikisi de birden çiftleşmeye başlamış hahahahah. birkaç gün daha misafir kalacak. iyi huylu çok güzel upuzun tüylü bir iran gelinim var artık

bicolor

bunların siyah beyaz olanlarına şahsen aşığım. zaten siyah beyaz kedilerin tümüne bayılıyorum ama bicolor siyah beyaz scottish foldlar inanılmaz sevimli geliyor. bu işin ticaretini yapan insanlar çok enteresan fiyatlara veriyor iki renkli olanları.

bal tedavisi

nene tavsiyesi gibi gelmesin ama cidden kantaron yağının iyi gelmediği yara, döküntü, cilt rahatsızlığı yok hayvanlarda. hatta kendini hayranlara yardım etmeye adamış ela müge var aydında, o da bir sürü köpeğin uyuzunu açık yaralarını iyileştirdi bu yağ sayesinde. paketli olarak değil de bildiğiniz pet şişeyle filan gerçek sarı kantaron yağı satılıyor. aynı şehirde olsam babaannemden temin eder gönderirdim seve seve ama çok yaşlı olduğundan kargo vs anlamaz malesef. mutlaka tavsiye ediyorum.

balinese kedisi

bildiğimiz siyam kedisinin uzun upuzun tüylü versiyonu. ismi bali adalarından geliyormuş fakat siyam kökenli olduğundan bence yine taylandlı sayılırlar. hoş siyam ırkından üretilme birçok kedi ırkı var o yüzden bana hepsi siyam gibi geliyor ama kapitalist dayatmalar yüzünden sağı solu siyamdan az farklı olana başka bir cins adı verip fahiş fiyatlara satıyorlar diye düşünüyorum.

kendisi gibi olanları sevmek

başlığı üç kere kedisi gibi olanları sevmek diye okuyup nasıl yani yeaa diye beynimi yaktım swh. kedisi gibi derken nasıl yani diye filan düşündüm. tahtalardan birini kuru mama paketinin içine koydum sanırım ki böylelikle her şeyi kediye benzetiyorum.

bir kedim daha olsa ne isim koyardım düşüncesi

bir gün 1 kedim daha olursa ismini izmir koyuyorum bu da burda kendime ve kedime sözüm olsun.

yazarların kedilerinin isimleri

ege, ada, maske, mavi, gümüş. ege ve gümüş benim maske mavi ada da br tanecik sevgilimin kedileri. ama bu 7 canlı olarak çok tatlı bi aile olduğumuz için senini benimi yok. 5 kedinin annesiyim.

ikinci kedinin cinsiyeti

bence ilk kedinin huyunda suyuna göre karar verilmesi gereken bir durum bu. benim kızım sevgilimle olan toplam 5 kedimizin içinde en ama en çok baskın olan karakter mesela. kendi cinsiyetinde kedilerle anlaşması erkeklere nazaran daha zor doğal olarak. kendi alanında bir rakip istemiyor. ona uygun olan erkek bir kediydi. bunu düşünerek erkek kedim olmadı ama şuan düşününce iyi ki böyle olmuş diyebiliyorum. tabi bir dişi bir erkek kedi bakacak olunca bir gün kızgınlığa girdiklerinde ne yapacağım sorusunun cevabını da iyi düşünmek gerek. ben çiftleşmelerini kesinlikle istemediğimden kızım kızgınlığa girince birkac gün hop ayırıyorum hemen. bu da ekstra efor gerektiren bir durum. ama yine de ilk kedi anlaşacak potansiyeli barındırıyorsa bence cinsiyete bakmıyor bu konu pek. bende 1 dişi 1 erkek, sevgilimde 3 tane erkek kedi var. ikimizin de kedilerinde anlaşma ile ilgili bir sıkıntı yok. hepsi kendi içlerinde birbiriyle can bağı kurmuş durumda. önemli olan ilk kedinin huyunda suyuna gerçekten hakim olabilmek.

alışverişte güvenilir siteler

vallahi ben n11.com ve hepsiburada.com un ne kadar uygun fiyatlı ve başarılı mağazalar barındırdığını gördüğümden beri petlebi enmama gibi sadece pet alışverişine yönelmiş sitelerden asla alışveriş yapmıyorum. n11.comdan 4 kg royal canin fit32 kedi mamasını 143 liraya aldım. aynı mama petlebide 190 liraya satılıyor. 50 lira fark çok çok fazla. bir konsepte yönelmiş sitelere odaklanmamak lazım diye düşünüyorum artık.

silika kedi kumu

o kadar çok kullanıcısı var ama ben kaç defa denememe rağmen asla verim alamadım bu tür kumdan. belki yanlış kullandım onu da bilmiyorum. nasıl kullanılır, ömrü ne kadardır, avantajı var mıdır bilen açıklayabilir mi lütfen?

bir kedi ile yaşamak

2 kedi ile yaşamaktan daha güzel değildir. ya da 3, 4, 5. tek kedi bakmak bencilliktir her zaman bunu savunuyorum. her eve en az 2 kedi.

kediyi öpmek

her yerini öpüyorum iki kedimin de. en çok yanak göbek boyun ve koltuk altın seviyorum. ama favorim her zaman yanak. nefes alıp verdiklerinde ben yanağını öperken dudağımın üzerine geliyor ya o nefesleri, eriyorum, bitiyorum, keyiften gurluyorum resmen.

yazarların kedilerine hitap ederken kullandığı kelimeler

paşa oğlum, güzel kızım, evlatlarıııım, sevgilim, annecim, anneeeğğm gibi bir sürü hitap var. liste o kadar uzun ki en çok kullandıklarımı yazmak mantıklı geldi swh

kedicilerin gördüğü en garip rüya

üniversiteyi kazandığım ilk yıl yurtta odamda yatarken gördüğüm, cinlerden dualardan falan geçilmeyen bir garip paranormal rüyadır. olay şöyle :

3 arkadaşımla beraber erzincana 10 dakika uzaklıkta çayırın çimenin ortasında bir köy evine keyif yapmaya gidiyoruz. altımızda da kendi arabamız var. eve gidiyoruz fakat paranormal ve düşük bütçeli korku filminden çıkma sahneler peşimi bırakmıyor. işte kapı çarpmalar, perdelerin havalanması dışarda fırtına ve birden çöken karanlık falan. tabi rüyada olunca korkudan ölüyorum nerdeyse. bunlar gerçekleşirken cidden garip olan bi sey oluyor. evin köşesinde bir şömine var, önünde de 3 tane taş . taşların öyle bir görüntüsü var ki her birinin sanki bir yüz ifadesi var. biri palyaço gibi, gülüyor ama ürkütücü. biri inanılmaz sinirli. biri de tamamen boş ve ruhsuz bakar gibi. hani kağıdı alıp elimizle buruşturur çöpe atarız ya, işte o tipte buruşuk kağıtlar evde garip garip olaylar gerçekleşirken önüme gelip gelip duruyor. bir şey, kağıdı açmamı istiyor ama ben korkudan açamıyorum ve önümde kağıtlar birikmeye başlıyor. açmadıkça bir tane daha bir tane daha geliyor. sadece izliyorum. en son artık dayanamayıp bir yeri arıyorum bizi kurtarın burda kötü şeyler oluyor diye. telefondaki adam bana nerde olduğumuzu soruyor, diyorum ki erzincana 10 dakika uzaklıkta bir köy evindeyiz. bir süre sessizlikten sonra adam bana dalga mı geçiyorsunuz ya siz benimle diyor. ya diyorum ne dalgası şu saatte geldik şu sürede geldik. diyor ki, siz şuan bingöle ait üç taşlar köyündesiniz. bizi sakın bulaştırmayın, başınızın çaresine bakın. şak diye de telefonu kapatıyor. tam o esnada da şömineden bu sefer ilk defa açık şekilde bir kağıt önüme düşüyor, hatta resmen kuş tüyü gibi süzülerek elime geliyor. bir bakıyorum, kâğıtta bingöl üç taşlar köyü. arabaya binip gitmek istiyorum ama bizim cayır çimen ortasındaki ev, uçurumun tepesinde bir eve dönüşmüş ve dışarda göz gözü görmüyor. tüm bunlar olurken, evin içinde bir kolon var ve kolonun arkasından bana görünen inanılmaz uzun, ayakları yerden sis gibi bir dumanla kesilmiş, kafası köşeli, gözleri büyük, çekik ve parlak bir şey görünüp görünüp duruyor. korkumdan kafamı çevirip tam bakamıyorum ama görüş alanıma giriyor. o arada bir başkasını arıyorum telefonla, beni burdan kurtar diye. onunla tam konuşacağım, bana görünen arkadaş birden üzerime karabasan gibi çöküyor ve ben şak diye hüngür hüngür ağlayarak uyanıyorum.

uyandığımda sabah ezanının daha ilk 5 saniyesi falan. ezan okunmaya başlar başlamaz açmışım gözümü. uyandığım ilk 10 dakika gerçeklik kavramından tamamen uzaktım. yurttaki odamı hala köy evi falan zannettim. köşede şömine görmeye devam ediyorum falan. neyse, biraz kendime geldikten sonra elimi yüzümü yıkayıp yatakta hemen gördüklerimi yazmaya başlıyorum. çünkü o kadar etkilendim ki unutup araştıramamaktan korkuyorum. yukarı çıkıp bir sigara içip kendime geliyorum.

aynı gün içinde hala rüyanın etkisinden kurtulamamış olduğumdan, ben bunu yorumlayacak birini bulmayı kafaya takıyorum ve ismi esra olan büyü fal işleriyle uğraşan genç ve oldukça tatlı bir kadının kapısını çalıyorum. kadını bulana kadar göbeğim çatladı bu arada. neyse. kadına her şeyi anlatmaya başlıyorum, tam kolonun arkasından bana gözüken şeyi anlatacağım, inanılmaz uzun boylu diye başlamamla beraber kadın konuşmamı kesip bana benim cümlelerimle gördüğüm şeyi tarif ediyor. ayakları yerden sisle kesilmiş, kafası köşeli, gözleri böyle böyle miydi diyor. ben şok tabi, ellerim ayaklarım titriyor. kadın bana 3 taşı ve bu gorunen şeyi, 4 büyük cin padişahı mı kabilesi mi ne olarak uzun ve ayrı ayrı açıklıyor. sonra da diyor ki sana görünenden hiç korkma, o seni ferahlatmak için gelmiş. 2 gece sonra bir haber alacaksın ama güzel bir haber ve sen bunu uzun zamandır istiyorsun, ailenle ilgili bir haber diyor. tabi o 2 gece geçene kadar bana ne uyku var ne rahat. geceleri tavanı izleye izleye bir hâl oluyorum. 2 gece sonra hiç unutmam gece saat ikiye yirmi kala annem beni arıyor. biz babanla boşanmaktan vazgeçtik, uyumamışsındır diye arayayım dedim dayanamadım deyip şak diye kapatıyor telefonu. işte bu rüyadan sonra ismine ne dersek diyelim başka türden şeylerin varlığına kesinlikle inanıyorum. cin, negatif enerjilerin kütlesel birikimi, peri, hayalet. artık adına ne dersek diyelim. baştan sona garipliklerle dolu bu rüyada eklemeyi unuttuğum 2 de detay var. biri, esra denen kadının yanına gittiğimde rüyamı anlatmaya baslamadan kadının bana "canım bi 5 dakikaya kadar sırtına dayanılmaz bi ağrı saplanacak, ama çok kısa sürecek hiç korkma." demesinden cidden 5 dakika sonra beni koltukta bile oturtmayacak bir bel ve sırt ağrısı geliyor. cidden de 30 saniye bile sürmeden geçiyor. diğer ayrıntı ise, 3 taşlar köyü gerçekten var mı diye google'da önüme çıkan yüzlerce türkçe yabancı sayfayı inceledim. eskiden varmış, arkeoloji çalışmaları falan yapılmış hatta sanırım kanadaki arkeolog grubu tarafından. sonra ne olduysa bitmiş o kazılar. bunu okuduktan sonra ben bu köye gitmeliyim diye kafayı yemiştim. allahtan yapmadım öyle bi şey. insan inanıyor bi şey olacağına. olacağı yoksa bile psikolojisinin bozulup o sekilde geri geleceğine. çok da girmemek lazım böyle işlere o yüzden. okuyup da kendini germesin ama hicbir yazar, inanıyorum ki kalbinde inanç olan ve böyle şeylerle uğraşmayan kimse bundan bir zarar görmez. belki de tüm bunlar enteresan tesadüfler sonucu yaşadığım ve bir araya getirilince de bu anlamları içeren birtakım tesadüfler zinciriydi, kim bilir?

lindo cat kedi kumu

eczacıbaşı, mırmır, proline gibi markalara göre oldukça uygun fiyatlı, ince ve kalın taneli olarak üretilen kedi kumu markası. 20 litre sipariş verdim. deneyelim bakalım, beğenirsem tavsiye edeceğim burda da.

yazarların garip huyları

ilk adımımı hep sağ ile atarım, bir parmağımı kütletince diğer elimin simetrik olan parmagini da kütletirim, bir yerimi kaşıyınca simetrik olan diger tarafı da kaşırım, asla tabakta yemek veya yarim ekmek bırakmam, tamamen sessiz ve karanlık ortamda uyurum ama uyuyamayınca koyunların bir çitten atladığını hayal edip onları sayarım ve 150ye gelmeden hep uyuyakalirim, sinirliyken 101den geriye üçerli sayma huyumu yeni kazandım.

severken gırlamayan ruhsuz kedi

seni seviyorum deyince "ben de." diyen erkek tipine benzer. beklentiye girersin, ama sadece bakar. duygularını paylaşmaz. bu da öyle bi şey. gurlamasa da çok sevmeye devam edersiniz. hatta gurlasın diye daha cok seversiniz eheh. kedilerin insan sahibi olduğu gerçeği diyorum ve susuyorum

yazarların sevdiği diziler

yabancı dizi olarak 2 bebeğim var. biri how i met your mother, diğeri de true blood. fantastik dizi sevenler için true blood gerçekten harika bir seçenek. türk dizisi olarak da youtubeda yayınlanan hile dizisi. televizyona gelirsek de avrupa yakasını tek geçerim. bence turkiyede televizyon anlamında çekilmiş daha zekice başka bir dizi olmadı. toplumsal eleştiriler, inceden giydirmeler, 15 sene sonrasını resmen öngören bir senaryo ve dahası komedi unsurunu bel altına vurmadan taşımayı başarabilmesi. bir diğer dizi de yabancı damatti bence. onu da cok severdim. hep neşeli, aile yapısına uygun, ahlaki çöküntüye temel hazırlamayacak diziler bence bunlar. ne şiddet unsuru var, ne ezilen aşağılanan kadınlar, ne beline silah alınca kendini bi şey zanneden adamlar, ne de başka seyler. ülkenin ihtiyacı olan sevgiyi ve mizahı çok tatlı şekilde işlemiş iki dizi benim için.

kedi sözlük yazarlarının yaşları

peacepinar

2 ay önce aramıza katılan ama aktif olarak yazmaya devam eden uzaktan usul usul izleyen yazarlar dan olmayan 2. nesil yazar kedimiz. teşekkürler efem
  • /
  • 19

garfield

garfield'in favorisi ve o yumulası göbüşünün sırrı* olan lazanya nasıl hazırlanır sahnesi *

kedi yaşının insan yaşına oranı

3 aylık kedi 5 , 6 aylık kedi 10, 1 yaşındaki kedinin ise 15 insan yaşında kabul edilir. 2 yaşındaki kedi 24, bundan sonraki her yaş için 4 yaş ilave edilerek kabaca bir hesaplama yapılabilir.

yani;

1 yaş (15)
2 yaş (24)
3 yaş (28)
4 yaş (32)
5 yaş (36)
6 yaş (40)
7 yaş (44)
8 yaş (48)
9 yaş (52)
10 yaş (56)
11 yaş (60)
12 yaş (64)
13 yaş (68)
14 yaş (72)
15 yaş (76)
16 yaş (80)
17 yaş (84)
18 yaş (88)
19 yaş (92)
20 yaş (96)

pars

kedi sözlüğün ilk yazarı. admini. aramıza katılmasına sevindik, destekleri için teşekkürler.

ücretsiz sahiplendirme ilanları

kedimi sahiplenmeden evvel başka bi ilan için tam 2 saatlik yola araçla gittim. yaşlı bi teyze bütün akrabalarıyla küsmüş sırf bu evdeki kedilere bakabilmek için bu soğuk evde yaşıyorum dedi sokağa çıktık dışarda beslediği kedileri de gösterdi. ilandakini sorunca, ha o mu o geçici yuvasında falan diye geveledi. apartmandakilerle ettiği kavgayı anlattı... kıyamadım yine de bir kahvesini içtim kedi maması almıştım bagajdan çkardım ona verdim.. en son bana, acun u ara benim evim ısınmıyo kaloriferlerimi yaptırsın, sen ara bana randevu al teyzemi tanır, dedi. yorumlamam bu kadar.

kedilere kilo aldırmak

2 aylik prenses victoria hanimefendi kuru mamayi yesin diye atmadigim takla, kendim yiyormusum gibi yapmadigim taklit kalmadi. mama kabinin yanina çömelip bekleyince neredeyse tüm kaseyi yalayip yutuyor. saçma bir aliskanlik kazandirdim, nasil basardim bilmiyorum.

kedi yetiştiricileri veritabanı başlığı var diye kedi sözlükten çıkmak

ülkede hiçbir konuya profesyonel yaklaşamadığımız gibi bu konuda da çuvallamış durumdayız. bu yüzden de dünya kedi federasyonları'na gebe kalmış şekilde yolumuza devam ediyoruz. safkan ırkları korumak adına yapılan çalışmalar, soy takipleri, safkan ırkların devamını sağlamaya yönelik çalışmalar, eğitimler, seminerler. renk kodları, uyumları, ırk özellikleri, kedileri sosyalleştirmeye yönelik eğitimler. ama biz hala "yetiştiriciler ölsün" modundayız. bu kafayla da zaten safkan ırklarımızı koruyamadık. ankara kedisi sarmanla çiftleşti, van kedisi tekir ile. bütün kedilerimiz alaca bulaca. şimdi üniversiteler uyandı, çiftlikler falan oluşturup türk kedi ırklarını korumaya yönelik çalışmalar başlattılar, sağlıklı olanları seçip üretmeye başladılar ama çok geç kalındı . yine de hiç yoktan iyidir.

he bu arada kedilerimizin ırkını da koruyamadık, tescilleyemedik, ankara kedisi kıbrıs rum kesminin afrodit kedisi olarak dünyada yer buldu. van kedisi japon bobtail olarak, ankara kedisi amerikan maine coon veya honey bear olarak karşımıza çıktı. ne zaman birileri profesyonel bir çalışma içine girdi hemen taşladık.

sizler hala yetiştiriciler ölsün modunuza devam edin, cahilce yaklaşımınızı sürdürün. insanlar profesyonelce bu işin üstesinden geliyor, dünya üzerinde uzman kedi hakemleri yaratıyorlar, kedilerinin ırklarını koruyorlar ve ırkların devamını sağlamak adına birçok çalışma yapıyorlar. dünya üzerinde 1 tane allbreed türk hakem var mı? tabi ki yok. bu kafayla da olamaz zaten, olsa maazallah sokakta saldırırız sen nasıl olur da profesyonel kedi hakemi olursun diye?

ben bu tür çalışmaları sonuna kadar destekliyorum. türkiye'ye yurt dışından işin uzmanlarını getirtip eğitimler düzenleyen, seminerler veren derneklerin de yanındayım. kusura bakmayın ama herkes istediği ırk kediyle aile olmakta özgür. emeğe de saygı duymak lazım. yetiştiriciler kedici değil, sadece sizler kedicisiniz değil mi?

kedilerde mantar

bugün yeniden fark ettim ki, gerçekten de bu mantar illetinin henüz başındayken elma sirkesi ve bir parça pamuk bir haftaya kalmadan sorunu kökünden çözüyor.
daha önce ketoral şampuan deneyimimiz olmadı, olmasın diye de çırpındık.
çünkü malumunuz bir kediyi yıkamak, hele ki şampuanla yıkayıp durulamak bilinen en etkili işkencelerden,
bu sebeple evdekilere "hayır durun önce elma sirkesi deniyoruz gençler" diye direktiflerimde ısrar ettim, iyi ki etmişim.
ilerlemeden yakaladık önünü, ardını bu bıyık diplerindeki mantar illetini.
yıllar yıllar önce de bir yavru kediyi bildiğimiz hacı şakir sabunla yıkayıp, durulayıp pakladıktan sonra pamuklara sarıp sıcacık kucakta uyutma deneyimim olmuştu lakin bu bahsettiğim yıllar öncesinin yavru kedisi ağır mantardan muzdaripti, ağlaya ağlaya kesin ölecek gözüyle bakıyordum,
neyse ki muhteşem halam "dur bir yahu pisi, ölmeez beni dinle hacı şakirle sımsıkı bir yıkayalım, güzelce kurutalım sabah ola hayrola" dedikten ve yıkadıktan sonra o kesin ölecek dediğim yavru ertesi günün öğleden sonrasına kadar uyuyup, iştahı açılınca hacı şakir adlı sabunumuza da güvenmeye başladım.
lakin yine de ilk göz ağrım elma sirkesidir, mantar hadisesi fark edilir edilmez.

belki işine yarayanlar olur diye yazmadan geçemedim.

internet fenomeni kediler

yazarların kedilerinin isimleri

kedilerinizin isimlerini paylaşabileceğiniz başlık. benim 4 kedim var. isimleri greg, rowley, holly ve baylee.

sözlükte mesajların okunmaması sorunsalı

mesaj gönderdiğin yazarların online olmaması buna sebep olabilir mi? bana mesaj gönder okuyayım.

Toplam entry sayısı: 373

kedi sözlük birinci ankara buluşması

üç büyük şehirde birer buluşma ayarlamak çok güzel olur diye düşünüyorum. ankara buluşmamız için tarih mekan saat bilgimiz aşağıdaki şekilde.

isteyen yazarlar +1 arkadaş getirebilir yanında

tarih: 1 aralık 2018 cumartesi
saat: 16:00
yer: bahçeli 7 b'eat cafe & bistro

katılacağını belirten yazarlara özelden telefon numaramı gönderdim. haberleşebilmek kolay olsun.

katılanlar: (zaman zaman güncellenecek)

(bkz:kediliçe)
(bkz:münevver)
(bkz:keltox)
(bkz:milosscat)
(bkz:wichienmaat)
(bkz:kedivet)
(bkz:cadılarım)
(bkz:fonduethecat)
(bkz:müdür bu buna konuş)
(bkz:minef)
(bkz:tekirthecat)
(bkz:müzmüz)
(bkz:ecekl)
(bkz:missgaiga)
(bkz:dr minnak)
(bkz:nazlithecatgirl)

neden cins kedi

siyam kızım var, babam sayesinde karşıma çıktı ve enerjisinden büyülendim. scottish oğlum var, güzelliğine vuruldum. ukraynada bir üreticinin evinden birçok kedi arasından seçilerek geldi benim evime. ve evet güzelliği beni benden aldı. siyamımın köpek bakıyor hissi yaratması, benimle konuşması, bir gölge gibi arkamdan ayrılmaması, scottishiminse tam türünün özelliklerini taşıyıp oyuncu olması, gözlerinin fıldır fıldır yaramazlık araması, yuvarlak portakal kafası, yemeğe olağanüstü düşkünlüğü beni benden alıyor. her insana uygun bir kedi cinsi olduğuna inanıyorum. benimki scottish fold ve siyammış, tecrübeyle öğrendim. başka kedilere de bakmama rağmen bu böyle. illa cins kedi olsun gibi bir iddiam da yok, mesela iran kedisi bakmakta biraz zorlanırdım. biraz hantal, uykucu, sağlık problemi yaşamaya burun yapısından dolayı daha müsait vs vs. cins kedi bakmayan kedicilerin kafayı bu kadar bize takmasını biraz saçma buluyorum. kediseverlik yapmaya çalışırken cins olanları harcıyorlar gibime geliyor. cins kedi besleyen insanlar tekir de bakarım sarman da diyorken, bakmayanlar tutturmuş allah tutturmuş. ya arkadaş hepimiz bakalım kedi olsun bizim olsun ne fark eder. başlık sahibine ithafen değil tabi bu cümlelerim, genel konuşuyorum bu konuda çok doluyum.

anadolujet kedi taşıma prosedürü

aynı kafeste birbiriyle anlaşabilen ve kafesle beraber ağırlığı 8 kiloyu geçmeyen iki kediyi kabin içinde taşımak mümkün. kedimizin biletini alabilmek için, aşılarının tam olduğunu veteriner hekim imza ve kaşesiyle gösteren bir aşı karnesi ve yine veteriner hekim tarafından verilen, kedinin x tarihinde yolculuk yapmasında sağlıkla ilgili bir problem olmadığını belirten onayı istiyorlar. 8 kiloyu kutuyla beraber geçmeyen bir kedi için bilet fiyatı 70 türk lirası. 8 haftadan küçük veya anne sütünden kesilmemiş yavru kedi/köpek ve emziren anneler ile 8 haftadan büyük, 12 haftadan küçük kediler veteriner onayı olmadan taşınamıyor. kargo kompartımanında aynı kafes içinde bir anneden doğmuş, 8-24 haftalık, en fazla üç hayvan taşınabilmekte. hamile kedi taşımak zaten doğal olarak yasak. uçuştan en geç 6 saat önceye kadar rezervasyon yapmak gerekiyor. daha sonra kabul edilmiyor. zaten en mantıklısı bileti alır almaz rezervasyonu yaptırmak çünkü her uçuş için belli bir evcil hayvan kotası var. genelde dolmuyor ama işi garantiye almak gerek. kedimizin veye kedilerimizin check in ve kilo ölçü ile bilet işlemleri check in kontuarlarında yolcu ile birlikte yapılıyor. sadece ücretin ödendiği yer havalimanı içinde farklı. eğer evcil hayvanla seyahat ediyorsanız, 1 saat önce alana gidiyorsanız 2 saat önce gitmeniz en mantıklısı. işlemler her zaman tıkır tıkır yürümüyor. ayrıca x ray cihazından kedinizi çıkarıp kutuyu bir kere boş olarak geçirmeniz isteniyor güvenlik açısından. bu yüzden eğer takabiliyorsanız en mantıklısı bir vücut tasması takmak suretiyle yola çıkıp kendimizi garantiye almak. çünkü gürültü, kokular, insanlar kedimizi strese sokabiliyor. taşıma kafesi konusuna gelecek olursak, pet shoplarda 30-40 liraya satılan bildiğimiz plastik taşıma kutularının ölçüleri uçak yolculuğu için uygun. ama bir büyük boyunu, farklı modelin bir tık büyüğünü almak gibi bir hata sakın yapmayın. çünkü koltuk arasına asla sığmıyor. o yüzden ben kedili uçak yolculuklarımda kutuyu koltuk arasında tam sıfır sığdırıp ayaklarımı da kutunun üzerine koyuyorum. o ölçüler ve bahsettiğim kutular sıfıra sıfır düşünülerek yapılmış bence, dışına çıkmayın. yolculuktan en azından 1 saat önce mamayı suyu kaldırın önünden ki yolculuk esnasında strese girip kusma ihtimali olmasın. bunun dışında da önemli bir husus yok zaten, rahat rahat gidiliyor.

sokaktaki kediyi alıp eve kapatmak

dolu olduğum bir diğer konu. sokaktaki yaşam şartlarına uyum sağlamayı başarmış, sağlık problemi olmayan bir kediyi eve getirip kapatmayı çok saçma buluyorum. ya arkadaş yuva ihtiyacı olan, dışarda yaşayamacak ve hiç sokak görmemiş zaten bir sürü kedi varken sırf kendi zevkin için neden alışanı alırsın ki? çok minik olur, annesi olmaz, yaralı, bakımsız ve muhtaç olur amenna. ama aksi durumu çok mantıksız buluyorum. doğal düzene gereksiz müdahale olarak görüyorum.

ecosin efer tablet

geri dönüş girim bu tabletle olsun istedim. haftalarca geçmeyen mantarı tam 6 günde geçiren, 10. günde mantarlı bölgelerde yeniden tüylenmeyi başlatan, ulan acaba benim bacağımda çıkana da faydası olur mu diye kendimde de denediğim ve ona bile fayda eden efsanevi ilaç. kullanım şu şekilde : bir adet ecosin tableti maksimum 2 litre suyun içine atıp tableti eritiyoruz. daha fazla su kullandığımızda etkisini tamamen kaybediyor. ben 2 kedim için 750 mililitre suda erittim. ve gayet de yetti. daha etkili yoğunluk için su miktarını ne kadar azaltırsak o kadar iyiymiş. bir kedi için yarım litre gayet yeterli oluyor tüm vücuda. ben püskürtmeli bir sprey şişesi edindim. hiç kullanılmamış, içine daha önce başka bir kimyasal girmemiş bir şişe tercih ettim. evet nerde kalmıştık. tableti atıyoruz suyumuzun içine ve 20-25 dakika öylece bekliyoruz. tablet çözünüp suya karışsın ve etki göstersin diye. sonra ecosinli suyumuzla kedimizin önce mantardan kabuklanmış, tüy dökmüş, kızarmış, açılmış olan yerlerini ıslatıp keseliyoruz. daha doğrusu peeling yapar gibi hafif hafif hareketlerle iyice yediriyoruz. ben şu pofidik banyo lifleri oluyor ya, onlardan minik bi parça kesip onunla yaptım bu işlemi. ıslatıp ıslatıp keseliyoruz kediciğimizi. tabi abartmadan tahriş etmeden yapıyoruz. anladınız siz işte. vücudunun her yerine bu şekilde uyguluyoruz ecosinli suyumuzu. tüy olan dökülmeyen yerleri tüyün üzerine değil direkt deriye gelecek şekilde uygulama yapmamız lazım. ve tüm vücut bittikten sonra hiçbir durulama kurulama yapmıyoruz. tüm suyu kullanıyoruz. su hazırlandıktan sonra maksimum 24 saat içinde kullanılmalı. uygulamadan önceki 5 gün boyunc başka hiçbir ilaç, krem, aşı vb olmaması lazım. eğer bu tarz bir tedavi denendiyse kedimizi 5 gün bekletmemiz gerekiyor. suyu tüm vücuda dediğim şekilde komple yedirip sonra bırakıyoruz. yalayabilir, yutabilir kendini yalarken. hiç sıkıntı yok. kimyasal bir ilaç olmadığı için problem yok. aslında vücuttaki mantarı yiyerek beslenecek başka bir mantar vermiş oluyoruz kedimize. kendisi de aslında bir tür toprak kökenli mantar,fakat sadece zararlı bakteri ve mantarları yiyerek besleniyor.deri üzerinde beslenecek zararlı bir mikroorganizma kalmadığında hiçbir yan etki göstermeden vücuttan atılıyor. 5 gün sonra kabukların yumuşamış, kızarıklığın azalmış olması gerekiyor. toplam yaklaşık 10 günde etkisini net şekilde görebiliyoruz. eğer ağır derecede mantar geçiriyorsa 2. uygulamayı da 14 gün sonra ilkiyle aynı şekilde yapıyoruz. ikinci uygulamadan sonra geçmeyen mantar yok galiba. inanılmaz efektif çünkü. tarım ve hayvancılık bakanlığından onayı var. içeriği pythium oligandrum isimli mikroorganizma. ben bir adet tableti 50 liraya temin ettim. birkaç gün sonra ikinci uygulamayı da yapacağım. oğlumda inanılmaz ilerlemiş durumda çünkü. çok ağır geçirdi o. hala bazı yerlerini kaşıyıp kanatıyor. kızımda ise hiç gerek kalmadı. boş tedavileri, zaten gelişmiş mantarı iyice artıran mantar aşısını, eczanelerde satılan kremleri, sirkeli suyu falan sollayıp geçer bir şey. 9 hafta geçmeyen mantarı geçirdi resmen. olağanüstü tavsiye ediyorum. aynı sıkıntıdan muzdarip olan kediciler buyursun alsın.

kedi sözlük birinci ankara buluşması

üç büyük şehirde birer buluşma ayarlamak çok güzel olur diye düşünüyorum. ankara buluşmamız için tarih mekan saat bilgimiz aşağıdaki şekilde.

isteyen yazarlar +1 arkadaş getirebilir yanında

tarih: 1 aralık 2018 cumartesi
saat: 16:00
yer: bahçeli 7 b'eat cafe & bistro

katılacağını belirten yazarlara özelden telefon numaramı gönderdim. haberleşebilmek kolay olsun.

katılanlar: (zaman zaman güncellenecek)

(bkz:kediliçe)
(bkz:münevver)
(bkz:keltox)
(bkz:milosscat)
(bkz:wichienmaat)
(bkz:kedivet)
(bkz:cadılarım)
(bkz:fonduethecat)
(bkz:müdür bu buna konuş)
(bkz:minef)
(bkz:tekirthecat)
(bkz:müzmüz)
(bkz:ecekl)
(bkz:missgaiga)
(bkz:dr minnak)
(bkz:nazlithecatgirl)

neden cins kedi

siyam kızım var, babam sayesinde karşıma çıktı ve enerjisinden büyülendim. scottish oğlum var, güzelliğine vuruldum. ukraynada bir üreticinin evinden birçok kedi arasından seçilerek geldi benim evime. ve evet güzelliği beni benden aldı. siyamımın köpek bakıyor hissi yaratması, benimle konuşması, bir gölge gibi arkamdan ayrılmaması, scottishiminse tam türünün özelliklerini taşıyıp oyuncu olması, gözlerinin fıldır fıldır yaramazlık araması, yuvarlak portakal kafası, yemeğe olağanüstü düşkünlüğü beni benden alıyor. her insana uygun bir kedi cinsi olduğuna inanıyorum. benimki scottish fold ve siyammış, tecrübeyle öğrendim. başka kedilere de bakmama rağmen bu böyle. illa cins kedi olsun gibi bir iddiam da yok, mesela iran kedisi bakmakta biraz zorlanırdım. biraz hantal, uykucu, sağlık problemi yaşamaya burun yapısından dolayı daha müsait vs vs. cins kedi bakmayan kedicilerin kafayı bu kadar bize takmasını biraz saçma buluyorum. kediseverlik yapmaya çalışırken cins olanları harcıyorlar gibime geliyor. cins kedi besleyen insanlar tekir de bakarım sarman da diyorken, bakmayanlar tutturmuş allah tutturmuş. ya arkadaş hepimiz bakalım kedi olsun bizim olsun ne fark eder. başlık sahibine ithafen değil tabi bu cümlelerim, genel konuşuyorum bu konuda çok doluyum.

sokaktaki kediyi alıp eve kapatmak

dolu olduğum bir diğer konu. sokaktaki yaşam şartlarına uyum sağlamayı başarmış, sağlık problemi olmayan bir kediyi eve getirip kapatmayı çok saçma buluyorum. ya arkadaş yuva ihtiyacı olan, dışarda yaşayamacak ve hiç sokak görmemiş zaten bir sürü kedi varken sırf kendi zevkin için neden alışanı alırsın ki? çok minik olur, annesi olmaz, yaralı, bakımsız ve muhtaç olur amenna. ama aksi durumu çok mantıksız buluyorum. doğal düzene gereksiz müdahale olarak görüyorum.

anadolujet kedi taşıma prosedürü

aynı kafeste birbiriyle anlaşabilen ve kafesle beraber ağırlığı 8 kiloyu geçmeyen iki kediyi kabin içinde taşımak mümkün. kedimizin biletini alabilmek için, aşılarının tam olduğunu veteriner hekim imza ve kaşesiyle gösteren bir aşı karnesi ve yine veteriner hekim tarafından verilen, kedinin x tarihinde yolculuk yapmasında sağlıkla ilgili bir problem olmadığını belirten onayı istiyorlar. 8 kiloyu kutuyla beraber geçmeyen bir kedi için bilet fiyatı 70 türk lirası. 8 haftadan küçük veya anne sütünden kesilmemiş yavru kedi/köpek ve emziren anneler ile 8 haftadan büyük, 12 haftadan küçük kediler veteriner onayı olmadan taşınamıyor. kargo kompartımanında aynı kafes içinde bir anneden doğmuş, 8-24 haftalık, en fazla üç hayvan taşınabilmekte. hamile kedi taşımak zaten doğal olarak yasak. uçuştan en geç 6 saat önceye kadar rezervasyon yapmak gerekiyor. daha sonra kabul edilmiyor. zaten en mantıklısı bileti alır almaz rezervasyonu yaptırmak çünkü her uçuş için belli bir evcil hayvan kotası var. genelde dolmuyor ama işi garantiye almak gerek. kedimizin veye kedilerimizin check in ve kilo ölçü ile bilet işlemleri check in kontuarlarında yolcu ile birlikte yapılıyor. sadece ücretin ödendiği yer havalimanı içinde farklı. eğer evcil hayvanla seyahat ediyorsanız, 1 saat önce alana gidiyorsanız 2 saat önce gitmeniz en mantıklısı. işlemler her zaman tıkır tıkır yürümüyor. ayrıca x ray cihazından kedinizi çıkarıp kutuyu bir kere boş olarak geçirmeniz isteniyor güvenlik açısından. bu yüzden eğer takabiliyorsanız en mantıklısı bir vücut tasması takmak suretiyle yola çıkıp kendimizi garantiye almak. çünkü gürültü, kokular, insanlar kedimizi strese sokabiliyor. taşıma kafesi konusuna gelecek olursak, pet shoplarda 30-40 liraya satılan bildiğimiz plastik taşıma kutularının ölçüleri uçak yolculuğu için uygun. ama bir büyük boyunu, farklı modelin bir tık büyüğünü almak gibi bir hata sakın yapmayın. çünkü koltuk arasına asla sığmıyor. o yüzden ben kedili uçak yolculuklarımda kutuyu koltuk arasında tam sıfır sığdırıp ayaklarımı da kutunun üzerine koyuyorum. o ölçüler ve bahsettiğim kutular sıfıra sıfır düşünülerek yapılmış bence, dışına çıkmayın. yolculuktan en azından 1 saat önce mamayı suyu kaldırın önünden ki yolculuk esnasında strese girip kusma ihtimali olmasın. bunun dışında da önemli bir husus yok zaten, rahat rahat gidiliyor.

kedilerde corona virüsü

kedimde bundan bir ay kadar önce olduğunu öğrendiğimiz fcov virüsünün açılımı. aslında kedilerin yüzde 80-90ında mevcut olan çok ama çok yaygın bir virüs. kedi bu virüsle bir ömür boyu taşıyıcı olarak hiç problem olmadan yaşayayabiliyor. bu genel durumda olan. kötü ihtimal fcov virüsünün mutasyona uğrayıp fip virüsüne dönüşmesi. çünkü fip henüz ne aşısı ne tedavisi bulunmamış, ölümcül bir hastalık. ancak bunun yuz kediden ikisi ile beşi arasında olduğunu düşünürsek, iyi bakılan bir kedinin fipten kaybedilme ihtimali tabi düşük oluyor. stresten uzak, kaliteli bir yaşamla bu yüzde ikilik ihtimal uzaklaştırılıyor. yani fcov virüsünün fip virüsüne dönüşme ihtimali azaltılmış oluyor. bir kedi corona virüsünü her yerden ama her yerden kapabilir. dışardaki bir hayvandan, kuştan, ağaçtan, dışarda giyip evde çıkardığımız ayakkabıdan ve daha bir sürü yerden. o yüzden corona tasiyicisi olsa da olmasa da kedimizin sagligi için temizliğe olaganustu dikkat etmeliyiz. ve coronanın fip virüsüne dönüşmesi, bağışıklık sisteminin düşük olduğu anlarda çok daha güçlü bi ihtimal haline geliyor. bundan dolayı bagisiklik sistemini her zaman yuksek tutmaya dikkat etmek gerekiyor. bizim tedavi sürecimiz ve virüsün varlığını fark etmemiz, benim kızımın yabancı cisim yutup kusmaya başlaması ve ishali ile tesadüfen oldu. tedavi süreci ve yabancı cisim yutma olayını ayrıca bir giride anlatacağım yine. aman dikkat edin, sakındığım gözümün bebeğine çöp battı resmen. kediliçe kedilerimizi korusun -,-

sokaktaki kediyi alıp eve kapatmak

dolu olduğum bir diğer konu. sokaktaki yaşam şartlarına uyum sağlamayı başarmış, sağlık problemi olmayan bir kediyi eve getirip kapatmayı çok saçma buluyorum. ya arkadaş yuva ihtiyacı olan, dışarda yaşayamacak ve hiç sokak görmemiş zaten bir sürü kedi varken sırf kendi zevkin için neden alışanı alırsın ki? çok minik olur, annesi olmaz, yaralı, bakımsız ve muhtaç olur amenna. ama aksi durumu çok mantıksız buluyorum. doğal düzene gereksiz müdahale olarak görüyorum.

parayla kedi almak

insan çocukları bile huyuna suyuna göre farklı farklı kişiliklere sahipken kedilerde de durum farklı değil. ve bu sebepten farklı insan kişiliklerine uygun farklı kedilerin olması çok doğal. hal böyleyken kendisine uygun olan cinsi imkan varsa sahiplenen yoksa satın alan insanlar bana garip gelmiyor. scottish oğlum da ukraynada bir evden satın alınarak bana hediye geldi. siyam kedimi ise sahiplendim. bence bir evcili sahiplenirken takılmamız gereken konu onu satın mı alındığı yoksa ücretsiz mi sahiplenildiği değil. olay evcillerimizi sahiplendiğimiz evde, pet shopta, çiftlikte ya da yerde onların nasıl bakıldığı daha çok. aldığımız kişi üretme niyetiyle dişiyi damızlık yapıp mı yavruları satıyor? sütten erkenden kesip mi veriyor? bebeklik mamalarını aşılarını takip ediyor mu? bunlar asıl önemli olan. bu şartların tümünü karşılayan bir insan ettiği masrafın karşılığını istemekte sonuna kadar haklı. insan yavrusu değil ki bu bir tanesini büyüt okut evlendir gibi olsun. hepimiz biliyoruz ki bir evcile her anlamda çok iyi bakabilmek ciddi manada masraf isteyen bir şey. kediler doğuruyor rahat 3-4 tane zaten, masraf iyice katlanıyor. bence uygun ve en iyi şartlar sağlandığı takdirde bunun karşılığını beklemek çok doğal. işi ticarete dökmekten bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın. ticarete dökmek demek zaten yavruların da annenin de ömrünü kısaltmak demek. dediğim gibi olay evlatlarımızın geldiği yerde onlara iyi şartlar sağlanması. evde bakılan herhangi bir scottish fold kediyi 1000 liraya facebook gruplarında bulmak gayet kolay. öyle pet shoplardaki gibi 2500-3000 falan değil. o adamlar zaten tüccar. zaten esnaf. ne kitlerse kitliyor. evden 1000 liraya alınan bir scottish için düşünelim. 2 ay boyunca anne kedinin hamileliği ve artan iştahı sonucu mama ihtiyacı artıyor. e annenin aşıları var. 4-5 bebek doğursa 1 aylık olduklarında kuru mamaya geçiyorlar. normal bir bebek kedi 2 falan değil 3 aylık olunca sahiplendirilmeli diye düşünüyorum. 3 ayda zaten bu hayvan sütten kesiliyor kendi kendine çünkü annenin sütü bitiyor. 2 ayda hala emiyorlar. e ne oldu bi de 4-5 yavrunun iki ayda yedikleri mama masrafı eklendi. bitti mi? hayır. kum derdi var. kedisi doğuranlar bilir ki bebek kediler olduğu zaman bir de çılgın bi kum masrafı ekleniyor. daha bir de 4-5 kedinin iç dış parazitleri var. 1 aylık olduklarında başlanıyor. karma 1-2 kuduz lösemi aşıları ekleniyor buna 7 haftalık olduklarında. her şey çarpı 4 veya 5 tabi. şimdi bu şartlar altında saydıklarımın tümünü sağlayan bilinçli bir insandan verdiği emek ve masrafın karşılığı olarak ücret talep etmesini oldukça doğal buluyorum. ticareti asla desteklemiyorum ama bunlar somut verilerle 4-5 yavru kedi ve annemizin bakımı için edilen masraflar. bizim takılmamız satın alınıp alınmadığı olmamalı. evlatlarımız geldikleri yerlerde nasıl bakılıyor olmalı. zaten bunu asıl odağımız haline getirirsek ve buna uygun davranıp insanları bu konuda ciddi manada bilinçlendirmeyi başarabilirsek, zaten talep azaldıkça arz da azalır ve önüne geçeriz ticari kaygının. söyleyeceklerim bu kadar teşekkür ederim

neden cins kedi

siyam kızım var, babam sayesinde karşıma çıktı ve enerjisinden büyülendim. scottish oğlum var, güzelliğine vuruldum. ukraynada bir üreticinin evinden birçok kedi arasından seçilerek geldi benim evime. ve evet güzelliği beni benden aldı. siyamımın köpek bakıyor hissi yaratması, benimle konuşması, bir gölge gibi arkamdan ayrılmaması, scottishiminse tam türünün özelliklerini taşıyıp oyuncu olması, gözlerinin fıldır fıldır yaramazlık araması, yuvarlak portakal kafası, yemeğe olağanüstü düşkünlüğü beni benden alıyor. her insana uygun bir kedi cinsi olduğuna inanıyorum. benimki scottish fold ve siyammış, tecrübeyle öğrendim. başka kedilere de bakmama rağmen bu böyle. illa cins kedi olsun gibi bir iddiam da yok, mesela iran kedisi bakmakta biraz zorlanırdım. biraz hantal, uykucu, sağlık problemi yaşamaya burun yapısından dolayı daha müsait vs vs. cins kedi bakmayan kedicilerin kafayı bu kadar bize takmasını biraz saçma buluyorum. kediseverlik yapmaya çalışırken cins olanları harcıyorlar gibime geliyor. cins kedi besleyen insanlar tekir de bakarım sarman da diyorken, bakmayanlar tutturmuş allah tutturmuş. ya arkadaş hepimiz bakalım kedi olsun bizim olsun ne fark eder. başlık sahibine ithafen değil tabi bu cümlelerim, genel konuşuyorum bu konuda çok doluyum.

anne altından yavru

yahu ne gereksiz şeylere takılınıyor böyle.. yani diyor ki yetişkin değil, sütten kesilip verilecek yavru kedi. böyle boş boş bunlara takılana kadar sokak hayvanları için ne yapabilirim diye düşünülse çok daha iyi şeyler yapılmış olur. anca birbirinizi yiyin.. ayrıca sözlüğü de beğenmiyorsanız, kapatın hesabınızı gidin. çok zor değil.

kedi sözlük yazarlarından itiraflar

iki gün önce nerdeyse üçüncü kediyi sahiplenmeye karar verip bir buçuk aylık salak mı salak çok tatlı bi tekiri eve getiriyordum. sonra dedim ki dur ani karar verme. iyi ki o gazla almadım çünkü ilerleyen yıllarda evlenirsem, evimizde 5 kedimiz zaten olacak. bir yerde durmak lazım malesef.