oturduğum apt. da vardı bir tane. bir gün pencereden bakarken suç üstü - tam kedilerin su kabını dökerken yakaladım. "çok ayıp koskocaman insansınız su kabı be, yazık, günah" filan dedim.
sonra ne oldu bilin.
adam aşırı dinciydi, biri 13, diğeri 2 yaşında iki kızı vardı, o 2 yaşındaki kızının kafası bağlıydı, bir duyduk ki, 13 yaşında olan kızı, sabah kuran kursu diye, yanına nüfus cüzdanını alıp evli barklı adama kaçmış. konya'da yakalanmışlar. tüm mahalleye rezil rüsva olduklarından bir yıla kalmadan taşındılar. e, kedilerin suyunu döker misin? işte böyle olursun......(kızcağıza çok acıdım o ayrı, daha 13 yaşında kimbilir nasıl kandırdılar zavallıyı)
kum kabım camlı balkonda..ama kumlar salonda, yatağın içinde, mutfakta, tüm odalarda....:( üç günde bir üç oda, koridor süpürüyorum elektrikliyle....bittim :(
ben o yüzden enson 1 yıl olacak belki hesaplamadım götüremiyorum hastaneye, internetten sirke suyu vs. ve hekimimizin 1 yıl önce tavsiye ettiği mama, macun vs. ile idare ediyorum ama şükür iyileşti epey..
evet yaaa yemesi, ısırması zaten korkunç, şekli şemali de korkunç! ya sevimli bir canlı türü değil resmen korkunç yaa....görsem kesin kalpten giderim o kadar korkuyorum! değil eline almak, tutmak, evine koymak! sepet açamıyorum ben korkudan!..
2009 nisan'ında, 18 yaşında kaybettim prenses kızımı.
şimdi apt. bahçesinde gül ağacı altında uyuyor, her sene gülleri açıyor hatta konuşuyorum balkondan ona bakıp...hiç unutulmuyor acısı....ne uslu kediydi kızımmmmmm
tam tarihini unuttum ama 1997'lerden beri, ilk kedim prenses, şu anki kedim bücürük'ün yanısıra; abimin kedilerinin ve sokaktan bir dolu kedi hatta üzerinde göbek kordonlu yeni doğup terkedilmiş iki köpek yavrusunun üzerinde emeği vardır. tarkan bey ve ekibine çok teşekkürler.
sevmemeye nasıl sebep buluyorlar aklım almıyor. gurlamasını ayrı miyavlamasını ayrı bakışını ayrı duruşunu ayrı seviyorum. patisindeki lekeyi sırtındaki renkleri dudağındndaki beni yirim
merhabalar, bir veteriner hekim olarak iç dış parazitlerin 3 ayda bir yapılmasını tavsiye ediyorum. hiç sokağa çıkmasa dahi sizin dışardan eve taşıma ihtimaliniz var. 8. katta oturan kedi de pirelenebiliyor balkondaki kuştan veya sahibinin üzerinde taşıdığı pireden. iç parazite gelirsek, bazı iç parazitlere ,dış parazitler de ara konak oluyor, bunu düşünürsek dış paraziti olan bir kedinin iç parazit olma ihtimali çok fazla. sizin evden verdiğiniz ek gıda var ise gıdadan geçme olasılığı ( iyi pişmemiş et, yeşillik .. ) var. fırınlanmamış(?) kuru mamalardan parazit geçme olasılığı aynı şekilde. dışarda yürüdüğümüz ayakkabılarla hayvanın temas etmesi vb...bir çok neden söyleyebilirim. yani parazit uygulamaları ve aşı uygulamaları için ‘kedim dışarı çıkmıyor yaptırmaya gerek yok’ demek yanlış olur. tedbir almak her zaman iyidir. iyi günler dilerim.
kedi sevmemek bir şekilde anlaşılabilir, çocukluğunda bir travması vardır kedilerle ilgili, mantığa uymayan ama engelleyemediği bir takım batıl inançlara sahiptir vs vs ama kediden nefret eden insandan ben açıkçası gözümü ayırmam kedilerle o insan arasına bulabildiğim bütün engelleri koyarım.
tam tarihini unuttum ama 1997'lerden beri, ilk kedim prenses, şu anki kedim bücürük'ün yanısıra; abimin kedilerinin ve sokaktan bir dolu kedi hatta üzerinde göbek kordonlu yeni doğup terkedilmiş iki köpek yavrusunun üzerinde emeği vardır. tarkan bey ve ekibine çok teşekkürler.
yeni konu nasıl açılıyor onu bulamadım.
"kedimi taşıma sepetine koyamıyorum, imdat" konulu başlık açmak istedim bugün ama yapamadım. bugün randevu almıştık oysa, götürecektim ama götüremedim.
edit: admin'in desteği sayesinde başlık açma işi öğrenildi.
ayyy yazıkkkk inşallah bir mucize olur da iyileşir....bizim apt. bahçesindeki bir yavru kedi geçen şubat ayında mı, ocak ayında mı felç olmuştu, sırtında diş izi çıkmış, ama şükür çok başarılı bir ameliyatla iyi oldu. şimdi abimin kedisi oldu, koşup oynuyor, darısı cavidan'ın başına.
ah ben neler çektim. yukarıda allah var, topu topu 2 - 3 kedi olurdu. hani gazetelerde okuyoruz öyle 20 - 30 mazallah 100 kedi filan değil, ben istemem zaten ne o öyle hepsine pislik içinde bakıyorlar güya bakıyorlar hepsi hasta!..
2 , 3 kediyi bile istemezlerdi, su kaplarını dökerlerdi, kaç kez gözümle gördüm, suç üstü yakaladım, zabıta getirmekle tehdit eden , allah'sız iftiracı, yalancı, hain aşağılık biri vardı hele...şükür taşındı, allah herkese layığını yaşatsın
ayyy yazıkkkk inşallah bir mucize olur da iyileşir....bizim apt. bahçesindeki bir yavru kedi geçen şubat ayında mı, ocak ayında mı felç olmuştu, sırtında diş izi çıkmış, ama şükür çok başarılı bir ameliyatla iyi oldu. şimdi abimin kedisi oldu, koşup oynuyor, darısı cavidan'ın başına.
vatanımızın kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, bizi orta doğu cehenneminden kurtaran, kadınlara, çocuklara, eğitime, yerli malı üretime, çalışmaya, üretime, namuslu, dürüst olmaya, çağdaşlığa, bilime, öğretmenlere büyük değer veren, askerini chanel'den giydiren cesur yürekli, zarif, dünyanın ölümsüz tek liderini, biricik ata'mızı özlemle anıyorum. mekanı cennet olsun.
ben, rahmetli anne ve babamın ta 1952 yılından kedileri inci ile ilgili acı (çünkü o yıllarda şimdiki gibi vet. tıbbi hizmetleri, vet klinik filan hak getire) anılarını anlatmak istedim. çünkü tüm ailemizi çok etkilemiştir.
rahmetli babamın diyarbakır'a tayini çıkıyor. orası da van'a yakın ya, bahçeli küçük bir lojmanda oturuyorlar. annem bir gözü sarı, bir gözü mavi bembeyaz bir kedi görüyor. sanırım van kedisi. hemen alışmıyor anneme ama annem pes etmiyor, zamanla annem işte tavuk, et filan vere vere onu alıştırıyor kendine ve ismini inci koyuyor. çok uslu, çok yumuşak huylu bir kediymiş. dişiymiş ama hiç doğum yapmamış. (benim prenses de öyleydi oluyor yani)
derken bu sefer babam kore'ye gidecek, annem de loğusa, istanbul'a anneannem, dedemlerin yanına. inci'yi bırakmaya gönülleri hiç razı değil ancak arabaları yok. trenle o zaman 1 ya da 2 gün belki 3 gün yolculuk olacak. ancak asıl çok acı bir olay yüzünden inci'yi götürmek istememişler o da ayrı bir hikaye:
daha önce beyaz yavru bir kedileri varmış, yine tayinleri çıkınca, yavruyu da trenle götürelim demişler, istasyonda "kediye kuduz aşısı yapmanız gerekir" deyince o zamanlar artık şimdiki gibi vet. klinik filan ne gezer artık kime yönlendirdilerse, yavru kediye aşı yapmışlar ama daha trene binmeden kedicik sizlere ömür!!!! çok ağlamışlar bin pişman olmuşlar. artık aşı bayat mıydı, doz mu çok geldi bilemiyorlar. 1950 yılın....nerede şimdiki gibi kedi üzerine uzman vet. hekimler, klinikler, kilosuna göre aşılar...hiçbiri yok:( bizler şimdi çok şanslıyız...
işte o acı anı yüzünden, aynı şey çok sevdikleri inci'nin de başına gelir, o da ölür diye mecburen diyarbakır'da bırakmışlar. ev taşınırken inci anlamış gideceklerini, eşyalar yüklenmiş, (çok şeyleri yok, ne buzdolabı, ne fırın, ne de öyle oturma grupları, üçbeş açılır kapanır sandalye, masa, yatak, yorgan vs.) fayton gelmiş, annemler binmişler, inci faytonun yanına kadar gelmiş, "beni de götürün, bırakmayın" diyordu sanki diye annem çok üzülürdü anlatırken. bunu ömür boyu anlattı annem. ben de hep üzülerek dinledim. keşke aşı filan yaptırmadan gizlice bir kutuya koyup götürseydiniz derdim hatta...:(
diyarbakır'daki komşularına yazıp, para göndermişler ama cevap alamamışlar. gitmeden komşulara ne olur su, yiyecek verin aç kalmasın demişler ama ne oldu bilmediklerinden inci yüreklerinde bir yaraydı..... :(
60 yıl sonra abim, ilk kedisine rahmetli anne, babama ithafen inci ismini koydu, şimdi 7 yaşında. :)
inci çoktan melek olmuştur, annem, babamla yıllar sonra da olsa kavuştular..:( ben de ölünce annem, babam ve ilk kedim prenses kadar, hikayesini çok dinlediğim inci'yi görmeyi çok istiyorum. umarım sıkılmadan okumuşsunuzdur:)
abimin kedisi iple oynarken ipin büyük kısmını yutmuş, şimdi vet. kliniğe götürüyor dualarınızı bekliyorum ne olur arkadaşlar. ben de dua ediyorum sorunsuz çıksın. aminnnnn....
körolmayasıca karga nasıl alıştılarsa kedilere koyduğum mamalara dadandı. apt. bahçesi- kendi bahçem değil- sahipsiz iki anne kedi, bir yavru kedi var, arada iki de tanımadığımız kedi gelip yiyor gidiyor, onlar yabancı olduğundan bizim anne kediler yiyip bitirine kadar sırasını bekliyor ama kargalar da yiyorlar! onların yüzünden mama yetiştiremiyoruz:( alt komşum da mama koyuyor allah'tan ama yine de yetişmiyor. ay bu kargalar defolsun gitsin başka şey yesin ne sinir illeti mahluk yaaa...
bir şey demiyoruz zaten de, aman yılan gelmesin sakın. ayyy allah göstermesin, benim fobim var, ama o kadar kedi varken gelemez sanırım, kediler sayesinde içim rahat. öyle duydum.
ay allah'ım kedi, köpek, tavşan, papağan vs. dururken insan evine yılan nasıl getirir? onu nasıl evcil hayvan olarak görür? tüylerim yazarken diken diken oldu! ben tv ekranında bakamıyorum, videosuna tıklayamıyorum, ağaç altında duramıyorum ne olur ne olmaz diye...hayır piton filan alıyorlar ben inanmıyorum evcil olmaz yani aklına esse gece boğup yese diye de mi korkmaz insan? komşumda olsa yeminle o evden taşınırım. tuvaletlerden filan kaçıp komşunun tuvaletinden çıkıyormuş neyse ki, bu dediğim pek bizde yok daha çok abd ve avrupa'da oluyormuş okuduğum haberlerde...
vatanımızın kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, bizi orta doğu cehenneminden kurtaran, kadınlara, çocuklara, eğitime, yerli malı üretime, çalışmaya, üretime, namuslu, dürüst olmaya, çağdaşlığa, bilime, öğretmenlere büyük değer veren, askerini chanel'den giydiren cesur yürekli, zarif, dünyanın ölümsüz tek liderini, biricik ata'mızı özlemle anıyorum. mekanı cennet olsun.