kendimi bildim bileli kıl.tüy.polen vs.bir çok şeye alerjim olmasına rağmen çocukluğumdan beri kedi ve köpeklerle evimi hatta aynı odayı paylaştık ve paylaşıyoruz, kısa bir süre alerji için bir ilaç kullandım, fakat sürekli devam etmedim ve bu duruma da kendiliğimden bağışıklık geliştirdim sanırım, çok ciddi bir sorun yaşamıyorum ayrıca kedilerimi de yıkamıyorum (kedi yıkanmaya gereksinim duyan bir canlı türü değil ve çok zorunlu kalınmadığı sürece yıkamak, tüy ve deri sağlıkları açısından bir çok probleme neden olabiliyor) sadece yılda üç dört kez, ılık suya biraz elma sirkesi damlatıp hafifçe tüylerini siliyorum ve haftada iki gün tarıyorum.
spor çantası gibi gözüken ve her yeri yuvarlak havalandırmalı, plastik olanlardan uzak durun lütfen, minik dostlarımız için oldukça zararlı ve yetersiz...
sadece zaman ve ilgi, altı evladımın her biri farklı zaman dilimlerinde ve hasta olarak girdi hayatıma ve gelen her yeniyi kabullenmek için biraz zaman gerekti, tabii bu arada sürekli ilgi ve sevginizi göstermek, iletişim halinde olmak çok önemli. ağır travma yaşamış bir tanemiz hariç, hepsi birbirinin alanına dokunmamayı öğrendi, onu da ayrı bir odada tutup, gözetimimizde diğerlerinin yanına çıkarıyoruz, arada ufak tefek kıskançlıklar ya da kapışmalar olsa bile ciddi bir sorun teşkil etmiyor, sanırım buradaki en önemli şey her birinin çok sevildiğini biliyor olmaları...
çevremde hala kara kedinin uğursuz olduğuna inanan tipler mevcut, hem de bu çağda... böylelerini genelde sensin uğursuz diyerek savuşturuyorum! kara kedinin tüyüne muhtaç kalasıca amipler.
balkonunda, camında, terasında hiçbir önlem almayıp bir sinekliği çok görüp, sonrasında her yıl yüzlercesinin ölümüne, sakat kalmasına sebep olanlar... yapmayın kardeşim, evinizde gerekli önlemleri almadan sahiplenip onca acıya sebep olmayın.
yaz geldi ve maalesef yine camdan, balkondan uçma sezonu açıldı... üç haftadır her gün veterinerlik fakültesindeyiz ve abartmıyorum en az otuz vaka geldi...
her biriyle tanışmamız önce merhaba, geçmiş olsun sizinkinin nesi var oluyor ve sonra balkondan, camdan, terastan düştü denilince bir anda dikenlerini çıkarmış kirpiye dönüşüyorum... yahu biz bunları eşofmanlı şevket hoca gibi onunla, bununla, şununla, kafamızdaki huniyle dahi anlattık, bu kadar mal mısınız yoksa yanınızdaki o ufaklığı mı mal olarak görüyorsunuz diye haykırmak istiyorum...
kusura bakmayın ama çok sinirliyim bu konuda çünkü, iki hafta önce yine fakültede adam olamamış bir adamcık, elinde kediyle girdi içeriye, ne oldu geçmiş olsun dedim dördüncü kattan düştü dedi... zavallı çocuk can çekişiyor dört bacağın üçü tuz buz olmuş kırık ve içi kanama riski var...
üstüne ne yaptı biliyor musunuz, ameliyat masrafını ödememek için sinsice kediyle kaçmaya kalktı, koştum yakaladım nereye diye, ona ödeyecek rızkımız yok, uygun bir yere atacağım naaapayım dedi....
o an iri cüsseli, kaslı filan bir insan olsaydım katil olabilirdim, kediyi elinden nasıl aldığımı dahi hatırlamıyorum... adını ahu koydum, ameliyat oldu, fakülte ve özel klinik arasında bacakları kesilmesin diye, mekik dokuyoruz, her yeri sargılı...
bu şahıs ve bunun gibi sorumsuzlara buradan da söylemek istediğim şu ki; bir masumun sorumluluğunu alamayacaksanız siz hayvan mayvan bakmayın kardeşim, onlar hayatınızın peluş oyuncakları değil.... canlı ve çektiği acılar bizimle aynı...
öyle bir kalabalığın içine sahipli bir siyam kedisinin bırakılmış olması ve insanların ayakları altında ve kaygan zeminde, panik içerisinde nereye kaçacağını bilememesi de içler acısıydı doğrusu...
elini taşın altına koyma, etliye sütlüye bulaşma, cebinden bir kuruş çıkmasın, çek-paylaş toplumda infial yarat ama kendi vicdanını rahatlat taktiği...ben çektim paylaştım, günah benden gitti... sinir olduğum durumlar ve tipler bunlar gerçekten. orada öleceğimi bilsem aklıma video, resim çekmek gelmez direk duruma müdahale ederim, ki ediyorum...
kanıt 1
bundan üç hafta önce, iki çok ağır kedi vakasının tedavileri için koşturmaktan ve aynı gün veterinere yetiştirdiğimiz bir köpeciğin son nefesini klinik masasında vermesi üzerine, yaşadığımız derin üzüntünün ardından, kuzucuğu gözyaşları içinde toprağa verip, arkadaşımın evine gittik...
bundan on ay önce, evinde başka evlatları da olan melek kalpli arkadaşıma, gözleri görmeyen, zırkör bir kedi evlat sahiplendirmiştim, ve bu, onu bebekliğinden bu yana, ilk görüşüm olacaktı ...
evde beş kişi oturmuş kahve içiyorduk ki, bende bir anda görüntü bulanıklaşarak, kalbim yerinden fırlayacak gibi atmaya başladı...
elimi, yüzümü yıkarsam iyi geleceğini düşünüp yerimden kalktım ve üç beş adım sonrası şiddetli bir titremeyle yığılıp kalmışım ki allah'dan arkadaşım anında beni tutarak yere yapışmamı engellemiş...bu arada şimdiye kadar hiç baygınlık geçirmemiştim ve hala nedenini anlamakta zorluk çekiyorum...
baygınlığım yirmibeş-otuz saniye sürmüş, hemen bir koltuğa yerleştirmişler, bense kendimi göz kamaştıracak beyazlıkta bir alan içinde ve etrafımda muhteşem görünümlü, belki yüz bin tekir kediyle birlikte görüyorum o esnada...
oysa gerçekte olan, beni koltuğa alır almaz, bizim zırkör ve sahibinden başka hiç ama hiç kimseye yaklaşmayan kuzusu benim tam kalbime zıplayıp oturuyor ve kollarını boynuma dolamış beni öpüyor, kokluyor... gözlerimi gülümseyerek açtım ve bizim ufaklık kendiliğinden benim kalbimden kalkana kadar yaklaşık yarım saat öylece öpüşüp, koklaştık ve o üzerimden kalkıp gittiğinde artık kalp atışım da, nefesim de normale dönmüştü evde bulunan diğer dostlar ise bu anları şaşkınlık ve hayranlık içinde izliyordu...o an bana görmeyen gözleriyle ışık oldu, adı ışık, kendi ışık kuzum teşekkürler...
mevzu köpek kavgası olsa, sürünün arasına girerim, bağırıp, ellerimi şaklatarak ve ayaklarımı yere vurarak onları ayırırım ama iki kediyse kavga eden, haddimi bilirim çünkü işimiz zor, onlar bağırmaktan falan pek anlamıyor ben de çözümü yüksek sesle pisssttt diyerek ve balkonda her daim hazır duran püskürtmeli su şişesiyle minik sular sıkarak buluyorum, tabii bu işi bölge tamamen güvenliyse yapmak lazım. trafik olan bir yerse kavgayı ayırayım derken, allah korusun bir arabanın önüne fırlamasına da sebep olabilir..
minicik bir köpeciği düştüğü yerden kurtarmak isterken, bir anda korktuğu için çığlıklar atarak iki kol ve parmaklarımda sekiz on delik açması bir oldu yine de çıkardığım yere tekrar düşmemesi için, elimden bırakmadım ve güvenli bir yere taşıdığımda her tarafımın kan içinde kalmış olması arkadaşlarımı çok korkuttu ve ne kadar itiraz etsem de, yaka paça hastaneye götürdüler. açılan deliklere tek tek iğneli pansuman, tetanoz ve beş doz kuduz aşımı olup, devlete kudurmadığımı ispatladım... o an doktorun arkadaşlarıma, bu acıdan sonra değil hayvanları eline almak, yanlarına dahi yaklaşamaz dediğini ve bir arkadaşımın, hocam o öyle manyak ki kolu düşse onu bırakıp yine hayvanı kurtarır dediğini dün gibi hatırlıyorum... aşıya itiraz nedenime gelirsek, birincisi kedilerde çok daha zor bize bulaşması çünkü genelde yüzeysel oluyor tırnak yaraları, ikincisi kuduz insan için ağır bir aşı ve her aşı gibi bağışıklığımızı düşürüyor, üçüncüsü ankara için konuşacak olursam çift tırnaklılar haricinde onüç ondört yıldır kuduz vakasına rastlanmamış olması. bu da demek oluyor ki , et yiyenler için yenilen büyükbaş hayvanlarda bile bu risk daha fazla...netice olarak çok şüpheli durumlarda tedbiri elden bırakmamak da fayda var tabiki ve temennim odur ki, ne insan ne hayvan hiçbir canlı kudurmasın. kuduzsuz günler diliyorum.
bazı kediler, yavrusunun hasta olduğunu, öleceğini farkettiği zaman, sağlıklı bebeklerini korumak adına genelde onu terketmek, emzirmemekle beraber çok nadir de olsa yiyebiliyor, fakat asıl süt kokulu bebeklerine başka bir koku, mesela insan eli değmişse de aynı şeyi yapabiliyor.
kesinlikle önemli, gerekli ve şart olan sözleşme çünkü, kişinin kim olduğunu, yaşadığı yeri vs. gibi durumları bilmeden kapıdan elma sepeti gibi verilen bir çok kedinin ya da köpeğin akibeti bilinmezlik oluyor ve sonrasında da insanlar verdikleri çocuğun durumu hakkında bilgi alabilmek için iğneyle kuyu kuyu kazmak zorunda kalıyor, çektikleri vicdan azabı da cabası o yüzden sözleşmesiz ve alacak kişinin standartları bilinmeden sahiplendirme yapılmamalı.
bal tedavisini duymadım fakat hayvanlara, özellikle çözümsüz kalınan durumlarda çeşitli yöntemlerle şifa uygulayan ve iyi sonuçların alındığını söyleyen çok insan var. mesela onlardan biri murat tümer https://www.instagram.com/murattumer/?hl...
dişi kediler doğumdan sonra ortalama 8 ila 10. haftada tekrar kızgınlık dönemine girebiliyorlar ve özellikle mevsim geçişi, bahar ayları dönemiyse bu süre daha da kısalabiliyor, fakat her çiftleşme hamilelikle sonuçlanmıyor ve ne olursa olsun yavruları olan ve emzirmeye devam eden bir kediyi, sütten kesilmeden ve biraz güçlenmeden kısırlaştırmak doğru değil.doğumdan bir ay sonra tekrar doğum gibi bir durum da söz konusu değil ki, zaten hamilelik süresi de 55 ila 65 gün kadar sürüyor.
çocuklarımın hepsine insan ismi koysam da çilek, limon gibi ve hatta yunan mitolojisinden isimleri de keyifli buluyorum, fakat evladı gibi gördüğünü iddia eden arkadaşlarımın koyduğu, zilli, paspas, yarmagül, tekila vb. bir çok isim bana çok manasız geliyor. insan evladına neden öyle seslenir ki...ayrıca koyduğum isimlerin iki heceli olmasına da dikkat ediyorum çünkü, çok daha kolay öğreniyorlar.
yavru kediyi sokaktan annesinin yanından alıp, "biraz büyüsün sonra yine salarım" demeleri. kedi 5-6 aylık olunca "artık büyüdü kendini kurtardı, sokağa salabilirim" demeleri. bu kedilere yapılan en büyük kötülük. sokak yaşantısını öğrenemedikleri için sokağa koyduğunuz an sudan çıkmış balık gibi oluyorlar. bir köpeği arkadaş sanıyorlar ama köpek parçalıyor. insanları arkadaş sanıyorlar ama tekme yiyorlar, otoyolları tehlikesiz sanıyorlar ama arabalar eziyor. yapmayın!
benim gördüğüm en sık yapılan hata kediyi yıkamak. nasıl anlatsak, nasıl laf anlatmayı becersek hiç bilemiyorum ama kedi yıkanmaz, zaten kendini yalayan tertemiz bir hayvan, dengesini şaşırtmayın şunların dedik dedik ama dinletemedik bir türlü. kızım 4 yaşında, ne yolculuklar, ne hayvan hastaneleri atlattı ama tek bir defa bile yıkanmasına rağmen gerçekten yeni doğan bebek gibi süt kokuyor. çok ekstrem durumlar dışında kedileri yıkamayı çok yanlış buluyorum.
hayatımızdaki eş, dost, arkadaş, aile üyesi vs. için nasıl para ödemiyorsak, ailemizden bir parça olan bir can için de para ödememeliyiz bence. insan ticaretine nasıl karşıysam kedi, köpek, vs. ticaretine de karşıyım. cins hayvan dileyenlere barınakta ve dahi sokakta bile terk edilmiş cinsleri bulabileceklerini de hatırlatmak isterim. muhtaç bir cana umut olmak kadar güzel şey yoktur, o yüzden tabii ki #satınalmasahiplen
tüm gerçek hayvanseverlerin mottosu. petshop gerçeğinin, hayvan ticaretinin, gümrüklerde yapılan kedi- köpek ihalelerinin ve de en önemlisi türkiye' deki sokak hayvanlarının durumunun farkında her insanın yapması gerekendir. satın almayın sahiplenin.
kedilerimi başka bir odaya koymadan odaları havalandıramama sebebimdir. evimiz birinci katta olmasına ve bizimkilerin dışarıda hiç gözü olmamasına rağmen bu işe azami dikkat ediyoruz.
tüm pencerelerimizde sineklik var ona rağmen tırmandığını görünce kilit şeklindeki korumalardan taktık. pencere kafasının sığmayacağı kadar açılıyor. balkona çıkarmayı denemem bile çünkü her uçan şeyi kovalamaya çalışıyor. pencerede veya balkonda kontrollü duracağını sanmıyorum çünkü gözü dönüyor bir şeyleri kovalarken. bir kuşun peşinden giderken aman burası yüksekmiş dikkatli olayım diye düşüneceğini sanmıyorum o an. veterinerler balkondan düşen kedilerle karşılaşıyor sürekli. birazcık fedakarlık ile canlarımızın başına kötü şeyler gelmesini önleyebiliriz diye düşünüyorum. önlem almak, kedi teli veya sineklik veya korumalık taktırmak, ille balkona çıkaracaksanız da tasma ile çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. yeter ki onların başına kötü şeyler gelmesin.
son yıllarda hayvanlara göz göre göre yapılan en bilindik eziyet adalardaki faytonlarda çalıştırılan atlar. faytona binme atlar ölüyor inisiyatifi de 2014 yılında resmi kayıtlarda 1 yılda 400 atın öldüğü ve yıl 2018 olduğunda bu sayının iki katı atın öldüğünü açıklamışlar. adalardaki faytonlar yasaklanmadıkça da bu ölümler devam edecek gibi görünüyor.
amaç ne burda gerçekten? sosyal medya hayvanlara yapilan eziyetlerin videolariyla dolu. tamam insanlarin görüp farkina varmasini bende destekliyorum. hatta bakamam diyenlere çok kızıyorum bakilmamasi hayvanlarin o acıyı yaşamadığı anlamina gelmiyor.
benim anlamadigim nasil bir vicdan varki sadece kayıt yapabiliyorlar ben olsam müdahele ederim ya kurtarırım direk bir an bile zaman kaybetmem. hadi çektin diyelim son durumuyla ilgili de bilgi ver bari ozaman ama o da yok. nasil sadece çekip sonra geçip gidebiliyorlar benim aklım almıyor.
tarih 28.04.2019
saat 13:00
yer ulus atatürk heykel önü
katledilen, şiddet gören, bir lokma yemek uğruna canlarını veren hayvanlarımız için söyleyeceklerimiz var.
insan vicdanı kadar insandır, yaşam hakkına saygı duyan tüm vicdanlı dostları bekliyoruz
buradan itiraf ediyorum, halim içler acısı. 4 kız , 2 oğlan anası olarak; mamasıydı, kumuydu, oyuncağı, aşısı, vitamini, ödülü, yatağı, tırmalama tahtası, kısırlaştırma operasyonları, bıdısı dıdısı şeklinde liste uzayıp giderken ve evde kullanılabilir durumda tek bir eşya bırakmamışlarken; ‘allah rızkını verir, her çocuk rızkıyla gelir’ diyerek, fakirliğime bakmadan bu kadar evlat edinip, sonrasında ‘bakacağın kadar çocuk yap’ argümanını düstur edinmiş bulunmaktayım.
yukarıdaki cümleleri kuran beyin’di, bunları duyan kalp dedi ki: dünya bir yana, mis kokulu tüy yumaklarım benim yanıma, hatta al eve bi tane minnak daha…
gerçekten gönlü ve kalbi ile ''can'' seven, bırakın cins kedi düşmanlığını bu dünyada yaşayan ve nefes alan hiçbir canlıya sevgisizlik beslemez... fakat ülkemizde ve dünyada sırf insanlara, fiziksel özellikleri ve görüntüleri daha çekici geldiği için yok soyu sopu, yedi düveli, seceresi diyerek, o masumların bu özelliklerini genetik deformasyon sonucu elde ettikleri ve sırf para uğruna bu korkunç pazarın içinde yer aldıkları göz ardı ediliyorsa, o zaman böyle tipler kedici yahut kedi sever olmuyor bence, sadece kendi cins hayvanını sever oluyor zannımca... binbir güçlükte yaşam mücadelesi veren ''safkan'' tekirlerim bir lokma için can verirken, üretim mağduru garibanları koyun dolly gibi kopyala yapıştır, başına da bin dolarlar koyarak satışa çıkar durumu etik gelmiyor bana açıkçası...
ohhh ne döktüm içimi, haydi gelsin eksiler şimdi.
yaralı yavru bir karga ile altı ay birlikte yaşadık. bay karga tüm evde bizlere ve kedilerime karşı, hakimiyetini ve liderliğini ilan etti (hiç kafese koymadık ve kapalı tutmadık), iyileşip büyüdükten sonra ailenin tüm fertlerine veda ederek özgürlüğüne uçup gitti. kendisine ve aklına hem aşık hem hayran olduğum ve çok özlediğim doğrudur.
iki gözü kör bir kedinin dünyası oldun mu hiç...onun gözlerinden baktın mı hayata...evet bakıyorum, adı ışık, nurla dolsun ömrü...uzun ve mutlu olsun hayatı...
gerçekten gönlü ve kalbi ile ''can'' seven, bırakın cins kedi düşmanlığını bu dünyada yaşayan ve nefes alan hiçbir canlıya sevgisizlik beslemez... fakat ülkemizde ve dünyada sırf insanlara, fiziksel özellikleri ve görüntüleri daha çekici geldiği için yok soyu sopu, yedi düveli, seceresi diyerek, o masumların bu özelliklerini genetik deformasyon sonucu elde ettikleri ve sırf para uğruna bu korkunç pazarın içinde yer aldıkları göz ardı ediliyorsa, o zaman böyle tipler kedici yahut kedi sever olmuyor bence, sadece kendi cins hayvanını sever oluyor zannımca... binbir güçlükte yaşam mücadelesi veren ''safkan'' tekirlerim bir lokma için can verirken, üretim mağduru garibanları koyun dolly gibi kopyala yapıştır, başına da bin dolarlar koyarak satışa çıkar durumu etik gelmiyor bana açıkçası...
ohhh ne döktüm içimi, haydi gelsin eksiler şimdi.
tarih 28.04.2019
saat 13:00
yer ulus atatürk heykel önü
katledilen, şiddet gören, bir lokma yemek uğruna canlarını veren hayvanlarımız için söyleyeceklerimiz var.
insan vicdanı kadar insandır, yaşam hakkına saygı duyan tüm vicdanlı dostları bekliyoruz
aşağıda yazılanlar, kedici kadınlar içindir:
1. çantada mama
2. tüy toplama rulosu yahut koli bandı
3. kıyafetlerde ne kadar temizlerse temizlesin, gözden kaçan birkaç kedi kılı
4. el, kol, bacak, boyun gibi vücudun bilimum yerlerinde dikkat çeken çizikler
5. genelde tırnaklar kısa ve ojesiz
6. nazik, naif, kırılgan
7. yüzüne baktığınızda, insanın içini ısıtan
8. güler yüzlü, samimi
9. konuşmaya başladığınızda, saatlerce susmadan kediler hakkında konuşabilen
10.ses tonu, tıpkı bir kediyle konuşurcasına sempatik
velhasıl güzel insanlardır onlar, üzmeyelim kedici kadınları...
eyyyy ekşi sözlük, sen buradaki, yüreği canlı sevgisi dolu insanlardan korkma, asıl kendi yazarların arasında, bir hayvana nasıl eziyet edileceğini anlatan, ruh hastası, sapık yazarlarını uçur.
ülkemizde bunca vahşet yaşanırken, bu günün bir anlam ve önemi var mı gerçekten. (kesilen kediler, zehirlenen köpekler vs.)
bizler istesek de istemesek de, türlerin yaşam hakkına saygı duymayı ve doğal yaşam alanı bırakmadığımız gibi, hiçbir yere sığdıramadığımız bu canlılarla beraber, insanca yaşamayı öğrenmek durumundayız.
buradan ve sesimin duyulduğu her yerden ifade etmek isterim ki, tüm yerel yönetimler, etkili ve yetkili tüm kurum ve kuruluşlar...
mevcut yasada gerekli düzenlemeler acilen yapılmalı, hayvanlar mal değil can olarak görülmeli ve tck kapsamına alınarak alt sınırı üç yıldan başlayan hapis cezası verilmeli, ayrıca belediyelerin de ceza kapsamına alınarak orman su müdürlüklerinin belediyeler üzerinde yaptırımı olmalıdır.
unutmayalım ki hayvanla başlayan bu eziyetler ve sapık zihniyetlerin zulümleri, sonrasında çocuk ve kadına uzanmaktalar ve talep ettiğimiz bu yaptırımlarla da aslında yine hayvanların haşam haklarına saygı duyanlar olarak, insan hayatının korunmasını talep ediyoruz.
kötülüğü, zulmü yapanın, yanına kar kaldı devrini kapatalım artık.
kutlu olsun 4 ekim.
gerçekten gönlü ve kalbi ile ''can'' seven, bırakın cins kedi düşmanlığını bu dünyada yaşayan ve nefes alan hiçbir canlıya sevgisizlik beslemez... fakat ülkemizde ve dünyada sırf insanlara, fiziksel özellikleri ve görüntüleri daha çekici geldiği için yok soyu sopu, yedi düveli, seceresi diyerek, o masumların bu özelliklerini genetik deformasyon sonucu elde ettikleri ve sırf para uğruna bu korkunç pazarın içinde yer aldıkları göz ardı ediliyorsa, o zaman böyle tipler kedici yahut kedi sever olmuyor bence, sadece kendi cins hayvanını sever oluyor zannımca... binbir güçlükte yaşam mücadelesi veren ''safkan'' tekirlerim bir lokma için can verirken, üretim mağduru garibanları koyun dolly gibi kopyala yapıştır, başına da bin dolarlar koyarak satışa çıkar durumu etik gelmiyor bana açıkçası...
ohhh ne döktüm içimi, haydi gelsin eksiler şimdi.
empati gerekliliği doğuran durum, bırakın saatlerce bir bagaj içinde kalmayı, on dakika aracın içinde kapalı kalsam strese girerim, çocuklarımı binek araçta kısa mesafe veterinere bile götürürken nasıl paniklediklerini gördükten sonra ne o otobüse binerim ne de onlara bavul muamelesi yapılmasına izin veririm...
yok hocam. bilmezler, anlamazlar ki, doğası derler, analığı, babalığı tatsın derler, doğursun, bebeklerin yuvaları hazır derler... aslında bu kişileri şöööle enselerinden yakalayıp, sokaklara, sahalara sokmak lazım ki görsünler, anlasınlar o garibanların kısacık ömürlerinde, şu dünyada çektiklerini...