sokak kedilerini beslemek

herkesin malumu, ülkemizin klasiği.
onlar için yaz veya kış çok fark etmez desem de kışın daha çok hırpalanıyorlar, açlık konusunda.
evdeki canların zaten yediği önünde, yedikten sonraki hali de arkasında diyerekten onları es geçiyorum.

ilk olarak kendi lokasyonumuzu değerlendirebiliriz.
-evde yemediğimiz, çöpe atılacak yemekler ayrı bir torbaya konulup hayvan popülasyonunun olduğu belirli bölgelere bırakılabilir.
-sağınızda, solunuzda samimi olduğunuz komşularınız var ise bu arta kalan yemek meselesini onlara da açabilir ve böylelikle daha fazla öğünler çıkarabilirsiniz. ayrıca bonus olarak sosyalleşirsiniz. *
-sokakta bir hayli aç kedi gördünüz. içiniz de onları öyle bırakmaya razı gelmedi. makarna ve et bulyonlar ile öğünler hazırlayabilirsiniz.
-ben makarnayla falan uğraşamam, hem bizim buradaki kediler aristokrasiden nasibini almış öyle makarna falan yemez diyorsanız. cüzzi miktarlara besin değeri çok olmayan ama açlık olmasından ise bunu yeğlerim diyebileceğiniz mamaları alıp günün belirli periyotları bunları belirli bölgelere serpiştirebilirsiniz.
-hamburger ve pizza zincirleri,* restaurant ve yemek satan cafeler vs siz anladınız artık. buraların müdür veya şefleri ile konuşup arta kalan yemekleri bir torbaya koymayı rica edebilirsiniz. ben utanırım diyemem diyorsanız da ya siz utandığınız için yemek götüremezseniz ve o hayvanın da açlıktan başına bir şey gelirse...
aklıma geldikçe editlerim.
sokak hayvanlarını beslemeye başladığınızda bir yanda da bir savaşa girmiş gibi olacaksınız. bundan nefret eden ve size bunu yansıtmaktan asla çekinmeyen insanlarla karşılaşacaksınız.
bildikleri tek cümle de "bunları buraya siz alıştırdınız".
kediler, köpekler güvenli olduklarını düşündükleri bir yer bulup orada yavrularını doğuruyorlar ve zamanla benimsiyorlar o bölgeyi.
apartmanın önünde boş arazi var, ben oraya taşındığımda orada köpekler vardı 5 tane.
ve beslemeye başladım.
o andan itibaren de apartmandakilerle düşman olduk.
öyle vicdansızlar ki koyduğum su kaplarını atıyorlar.
su kabının sana ne zararı olabilir?!
direğe bağlıyorum kesiyorlar.
en son çimento ile yaptım çanak gibi, tahliye deliği bile koydum.
adam balyozla kırmış.
adam yazdım ama insan bile değil böylesi.

şimdi de biraz ilerideki boş arazide 10 tane yavru kedi var.
onları besliyorum.
insanların yardım etmelerini falan geçtim artık, bari yapana engel olmayın.
yine su kapları toplanıyor, tekmeleniyor.
nasıl vicdan var bu insanlarda anlamak mümkün değil.

ayrıca belediyeler tarafından hayvanların toplanıp götürüldükleri yerleri, rica ediyorum ziyaret edin.
gidin bakın, kendi gözlerinizle görün.
hayvanların kemikleri sayılıyor.
manzara içler acısı.
o bölgelerde de imkanınız varsa besleme yapabilirsiniz.
hergün sabah ve akşam olmak üzere günde iki öğün yaptığım eylem. kedici olmak sadece evdeki kediye bakmak değil, sokaktakileri de görmek, hastalıklarında onlara yardım eli uzatabilmektir. fakat bana kalırsa en zorlu yanlarından biri sizi bağlamasıdır. 9 günlük tatilde bile istanbul'dan ayrılamadım, sırf çocuklarım aç kalmasın diye. en az evdeki kadar değerli hepsi benim gözümde.
benimde hem evde, hemde bahcemde baktığım alti can var, bir gün asagiya inip mama vermesem, vicdanen rahatsiz oluyorum....bekliyorlar, masum canlar....gönül bağı kurduğumuz her seyden, ölene dek sorumluyuz....migroslar, bir cok markette, cok uyguna mamalar var...yeter ki , isteyelim....
yeni bir semte taşınmadan önce sokaklardaki hayvanlara dikkat etmenizi tavsiye ederim. temiz ve dolu mama- su kapları, tontik köpekler ve semirmiş kediler varsa o semt iyidir, insanları iyidir, semt tamamdır.
şimdi daha önce bir sözlükte yazdığım yazıyı paylaşayım ;

oturduğumuz apartmanın yöneticisiyim.

apartmanın önünde sol arka bacağı olmayan minnoş isminde bir kedi var. mahalleli ara sıra kediye, mama, salam vs bazı yiyecekler alırlar. yazın minnoş için yaşam gayet kolay ve eğlenceli oluyor. hatta minnoş hiç bir zaman apartman kapısının önünde de içeri girmek için beklemiyor. her zaman dışarıda yaşıyor.

kış gelip havalar soğuduğunda, minnoş bizim apartman kapısının önünde, içeri girmek için bekliyor. apartman içerisinde kalıp bazen (çok nadir olsa da) işediği için, apartmana genelde kimse almıyor.

son iki haftadır, havaların çok soğuk olmasından dolayı her akşam iş dönüşü minnoşu apatmana alıyorum, kendi daireme kadar benimle çıkartıp, evde ki kendi kedimin mamasından bir tabak daire kapısının önüne koyuyorum.

apartmanda bazen başka dairelerden insanlar ile karşılaşıyorum ve az çok şu dialoglar geçiyor.

(ben minnoşu apartmana almış ve minnoş arkamda yürürken, yukarıdan inen bir apartman sakini)

b : yahu yine kim aldı bu kediyi içeriye ?
a.s : vallahi ben de bilmiyorum ozi bey. hergün içerde kedi bıktım vallahi.
b : neyse ben dışarı atarım, size iyi akşamlar.
a.s : sağolun valla, sizde olmasanız apartmanla ilgilenen yok.

veya başka bir apartman sakini ile ;

b : bilmem ne hanım , siz mi alıyorsunuz bu kediyi içeriye ?
a.s : yok vallahi ozi bey, ben almadım ama biri alıyor her gün.
b: hava soğuk ya ondan alıyorlardır.
a.s : ya ben görüyorum içeride de kıyamıyorum çıkarmaya.
b : neyse kalsın o zaman bugünlük.

yani her zaman ben alıyorum ama çaktırmamak da lazım.
halen üç nesillik kedi sülalemiz var. üç yıllık şantiyede baktık. daha da eylemlerimiz sürecek.
sabit bir yerde beslemenin yanı sıra çantamda da ödül maması taşımaya gayret ediyorum. dreamies bu konuda hem küçük paketli hem de makul ücretli oluşuyla çok iş görüyor. sokakta sevdiğim kedilerin önüne 4 - 5 tane bırakıveriyorum ağızları tatlansın diye. çünkü şımartılmak bütün kedilerin hakkı.
şıkır şıkır da giyinseniz, eşofmanla markete de gitseniz elinizde ve çantanızda hep mama olmasıdır....
yavrunuza mama seçerken aynı özenle sokak kedileri için de kaliteli mam almaktır...
sosyal ortamlarda yemeğinizin bir bölümünü çekim alanınızdaki paticiklerle paylaşmaktır...
sokak kedisi beslemek candır.
oldukça bilinçli yapılması gerekendir.
özellikle tavuk içerikli mama koymamak gerekiyor.
bazı kedilerin tavuk alerjisi olabiliyor, yahut halihazırda zaten bir deri enfeksiyonu geçiren bir kedi olabiliyor.
hangi kedinin tavuğa karşı alerjen geliştirdiğini bilemeyeceğimiz için dikkatli olmakta fayda var.
tavuklu içerik, durumu daha da kötü yapabilir.
kapının önünde her zaman mama ve su kabı bulundurmak sürekli bu gün geldiler mi acaba diye düşünüp eve gittiğinde boş kapları görünce o içinde oluşan huzur hatta taşındıktan sonra bu pisiler ne yer acaba diye düşünmektir birde köpekler için bagajda mama bulundurmak
en sevdiğim.. hem kızımızın hem de bahçedeki kediciklerin maması hiç eksik olmaz evimizde.. bazı günler evde kalan yiyeceklerden bir ordörv tabağı hazırlayiveririz, bazı günler mangaldan tabağıma düşen etlerden feragat edip 'ben bu kadar yesem de olur' diyip onlara ikram ederim, bazen de kızıma verdigim kuru etlerden 'belki kokusunu almışlardır mutfak balkonundan' diyip 3-5 parça da olsa huzurlarına sunarım.. kışın tavuklar haşlayıp güzelce ayıklayıp sularıyla birlikte semtin muhtelif köşelerine de bırakırız.. benden çok yiyorlar yani.. olsun, yarasın şifa olsun..
yıllardır yaptığım ve ömrüm sonuna kadar da devam edeceğim eylem....
beslemeyen bizden değildir
küçük iyiliklerden doğan güzel bir enerjinin etrafa yayılması, katlanarak çoğalması ve dünyanın daha yaşanır bir yer olması demektir.
5 yıl önce bir yaz akşamı iki yavru kedi gelmişti bahçeye. biri diğerinden azıcık hafif büyüktü. ip falan bulduk oynattık. aradan zaman geçti unuttum gitti. derken komşu kiracı büyük olanı beslemeye başlamış. küçük olan ortalarda hiç gözükmedi, muhtemelen ölmüştür. kedi hep bizim evin civarında geziyordu. gördükçe sevip okşuyordum. komşu taşınınca bizimkini götürmemişler. şimdi elden geldiği kadar besliyorum. yakınlardaysa seslenmeye gerek kalmıyor. dışarıya yemek koyarken çıkardığım sesleri duyunca koşa koşa geliyor. kabını temizlerken bazen içindekiler dökülsün diye yere vuruyorum. o sese alışmış duyunca geliyor fıstığım.

bir de sarı kedi var, mekanı yandaki evin duvarının üstüdür. akşamüstü olunca oraya konar. bizimkini çağırırken o da sesimi duyar gelir. kaba koyduğum yemek için kavga ederler. eğer parçalanabilen şeyler getiriyorsam bölerim ayrı ayrı veririm dövüşmesinler diye. bu kedi biraz daha yabani. kendini sevdirmiyor, korkarak yaklaşıyor. sevdirmese de tatlı miyavlaması yetiyor insanın içini eritmeye.
gerek apartmanın arka bahçesinde, gerek sokakta yemek ve gerekirse tedavi vs ile destek olduğumuz bebeklere anneden görme yöntemlerle destek olmaktayız (canım annem)
yemek olarak en çok kuru mama, yaş mama ve makarna karışımı ya da bayat ekmekle yaş mama şeklinde öğünlerle hayatlarını biraz olsun kolaylaştırmaya çalışıyoruz.
gittiğim spor salonunun kuytuda kalan kapısında simsiyah bir fırlamayı besleyerek gerçekleşirdiğim eylem. izbandut gibi tipler de sevdiler çılgını. hatta salon sahibi feim abi sağ olsun benden daha çok benimsedi keratayı. adı da "maskot" bu arada; salonun logosu değiştirilecekse o logoda kesinlikle kaslı maslı bir kedi çizimi olacak, kesin.

gelelim maskot'a; aşırı insancıl, bol uykucu, göbek sevdirme manyağı, sıfır tırnak çıkartmalı (arada zevkten sivriliyor ama arada) dünyalar sevimlisi bir 8 aylık vanta black kedi. evi ve evinin içinde yumuşacık minderi falan da var.

hanımlar beyler, maskot emin ellerde.
küçük dost paketleri çok da pahalı değil.. ekonomik limitler içerisinde kendiniz de mini paketleyip cep boy yapabilirsiniz.. çantada,arabada hatta cepte bulunması çok iyi bir hareket.. minik dostların nereden çıkacağı belli olmaz .iyi insanların var olduğunu her yerde hissetmeliler
çorlu'da bir kaç arkadaşı ziyarete gittim, 3 farklı site ve 3 sitede de çevrede birçok mama ve su kabı gördüm. insanların kedileri beslemesi dışında bir de buna çomak sokmayanların olduğu bölgelerde yaşamak güzel. evet koyulan su kabını mama kabını devirenleri gördükten sonra sanırım kediler de nerelerde yaşayacaklarını iyi analiz edip karar verebiliyorlar.
  • /
  • 2