önce açık kapı pencere var mı diye bakılır, evin içinde olduğuna kanaat getirildiği takdirde kendi kendine dönmesi beklenir. yine de tedbirli olmakta yarar var. şöyle ki evin içinde saklandığını düşündüğüm günlerden bir gün ev kapısının önünden gelen maaaavv sesiyle ( yine de önce evde aradım) dışarda kaldığını fark etmişliğim oldu. ben eve girerken aradan kaçmış iki gözümün çiçeği.
viyana’da gitmiştik. sokaklarda kedi köpek olmadığı için(neden yok bilmiyorum acaba sahipleniliyor mu ya da barınak sayısı mı fazla) hasret çekmekteydik. zaten istanbulda da pek çok mekan kedici
çeşme suyunu çeşmeden içmeyi tercih ediyor. ilk zamanlar damacana suyu koyduk fakat tercih etmedi. şimdi çeşmenin başına gidip miyavlıyor hatta uykudan bile uyandırabiliyor. buda böyle bi çeşit.
kolaymama candır. oldukça ilgililer, bir problemimiz olduğunda hızlı bir şekilde cevap alabiliyorsunuz. 10 kiloluk iki paket mama aldığınızda ‘depolama süresi 6 ay bir tane alsanız daha uygun olur’ diye uyarıda bulunmak için sizi araya biliyorlar örneğin.
yaş ve kuru mamada royal canin. hills denedik ama kızımız sevmedi. zor durumda kaldığımızda maması bittiğinde whiskas almak zorunda kalıyoruz fakat hemen ishal oluyor.
uzaktan sevmeyi ya da çeşitli nedenlerle dokunamamayk anlarım alerjisi olanı anlarım amma velakin sana zararı olmayan bir canlıyı sevmemeyi anlayamam. nett
canim kizim girly'yi, 1 sene once, is bilmez bir veteriner yuzunden kaybettim. o, yanimda, yatagimda, kucagimda, benzeri yerlerde uyurken, o uyanacak diye asla kipirdamazdim. ne zaman kendisi kalkar, o zaman ben de kalkardim. keske geri donse de hic kalkmadan otursam yerimde...
uykum geldi yatalım ile başlayıp tüm gece evin değişik odalarında bulunan bireylerle bi kısım uyuklayarak sonrasında özellikle sabaha karşı ayak ısırmaları, ıslatılmış olan topun yatağa getirilmesi, odada eğer poşet varsa onla oynaşılarak devam eden sürecimiz. uykusu ağır olan ben acaba zarar verir miyim, yanımda mı diye defalarca uyanıyorum. analık işte
yazılanlar pek samimi gelmedi, bir kere ''yatağım'' diye bir şey yok..
''yatağının'' kütle merkezine, mevcut alanın %70'ini işgal edecek şekilde uzanış. kalan %30 luk kısımda da ''acaba bana verdiği alanı aştım mı?'' ''yorganı çeksem hareket eden her şeye saldırmaya başlar mı?'' paradokslarıyla dolu bi kendini güvende hissedememe, bi fırtına öncesi sessizliği, huzursuzluk, uyuyamayış.
sabah ise; ''günaydın, ne güzel bir gün değil mi? bence de değil, teşekkürler'' bakışı.
bazen poposunu ağzımın dibine kadar sokarak göğsümde uyusa da genel olarak çok huzur verir. hele bir de televizyon kumandası, cep telefonu uzaktaysa sırf uyanmasın diye kıpırdamaz ve bir tek onun uyuyuşuna konsantre olursunuz.
evet o zamanlar, seksenli yıllar, kedi kumu diye bir şey yok. yavru kediciler bilmez. inşaatlardan kum alır, bulamazsak toprak, olmadı gazete kağıdı kullanırdık.
kolaymama candır. oldukça ilgililer, bir problemimiz olduğunda hızlı bir şekilde cevap alabiliyorsunuz. 10 kiloluk iki paket mama aldığınızda ‘depolama süresi 6 ay bir tane alsanız daha uygun olur’ diye uyarıda bulunmak için sizi araya biliyorlar örneğin.
kolaymama candır. oldukça ilgililer, bir problemimiz olduğunda hızlı bir şekilde cevap alabiliyorsunuz. 10 kiloluk iki paket mama aldığınızda ‘depolama süresi 6 ay bir tane alsanız daha uygun olur’ diye uyarıda bulunmak için sizi araya biliyorlar örneğin.
yaş ve kuru mamada royal canin. hills denedik ama kızımız sevmedi. zor durumda kaldığımızda maması bittiğinde whiskas almak zorunda kalıyoruz fakat hemen ishal oluyor.