ilk kedim bir yaşındayken yaz sıcaklarında rahat etsin diye anestezi altında yaptırdım. hem kediciğimin bembeyaz güzelim tüyleri uzun bir zaman için yok oldu, hem de gereksiz anestezi almış oldu. eve döndüğümüzde anesteziden uyanır uyanmaz doğru yatağıma çıktı ve gözümün içine baka baka bir güzel işedi. ben de ondan özür diledim ve bir daha traş ettirmeyeceğim söz verdim. 6 senedir güzelim tüylerini savura savura geziyor güzel oğlum.
yılan güzel ve zarif hayvandır. bir kez arazide deri değiştirme döneminde olan bir yılana denk gelip, zarar vermeden elime almışlığım da vardır. soğuk bedeninin nazikçe koluma dolanışını hatırlarım hala. aslında tüm hayvanlar güzeldir. ama yılanların ev ortamında yaşamaları çok anlamlı değil, doğal ortam canlısıdır onlar.
hem erkek hem dişi kedim var. her ikisini de çok seviyorum doğal olarak. ama oğlum ilk kedim olduğundan sanırım, onu biraz daha fazla seviyorum. dolayısıyla tercihim erkek kediden yana.
evde ağzından küçük bir ‘mev’den başka ses çıkmayan oğlumu veterinere her götürdüğümde ne kadar zengin bir ses dağarcığına sahip olduğunu yine ve yeniden keşfedip, aile geçmişi konusunda ciddi şüphelere gark oluyorum. ataları arasında kaplan, öküz ya da su aygırı falan vardı sanırım, öyle bir bağırma. kızım ise fazla ses çıkarmıyor, sadece ortamdan kaçmaya çalışıp, sonunda taşıma kabına işiyor.
yaz döneminde sivrisineklerden kaçmak için yatak odamın kapısını kapalı tutuyordum. kedim de kapının önünde ‘kapıyı aç’ nöbetinde. gecede 20 kere falan kapıyı açtırıp dışarı çıkar, sonra tekrar açtırıp içeri girerdi. uyku haram tabi. ertesi yıl sinek teli yaptırıp tüm kapıları açmış ve geceleri uyuyabilmiştik.
kedimin tırnaklarını ilk kez kestikten sonra koltuğa çıkmaya çalışırken tutunamayıp yere düşmesine tanık oluşum beni üzmüştü. o zamandan beri tırnak kesmiyorum. şimdi biri 6 diğeri 3 yaşında iki kedim var ve tırmalama tahtaları onlara yetiyor.