evet, zamanın daraldığını sık sık düşünmeye başladığınız dönem. hastalıkları başladığında ve ilaç kullandığında, hatta zayıflıktan kemikleri sayıldığında kaçınılmaz sonun yavaş yavaş geldiği gerçeği ile yüzleşme durumu. ona iyi ve sıcak bir yuva sunduğunuzu düşünüp kendinizi teselli etmeye çalışıyorsunuz. teşekkür ediyorsunuz size kattıklarına ve güzel zamanlarınıza. ve bekliyorsunuz, endişeli.. hiç gelmemesini istediğiniz o anları.çaresiz.
ekim 2016'da sahiplendik birbirimizi, hem de hiç hazırlık falan yapmadan ani bir kararla, kucağımızda gittik petshop'a her türlü ihtiyacını aldık, kedi yatağı bile aldık özenip ama bir gün bile o yatakta yatmadı sıpa.
aynı kafeste birbiriyle anlaşabilen ve kafesle beraber ağırlığı 8 kiloyu geçmeyen iki kediyi kabin içinde taşımak mümkün. kedimizin biletini alabilmek için, aşılarının tam olduğunu veteriner hekim imza ve kaşesiyle gösteren bir aşı karnesi ve yine veteriner hekim tarafından verilen, kedinin x tarihinde yolculuk yapmasında sağlıkla ilgili bir problem olmadığını belirten onayı istiyorlar. 8 kiloyu kutuyla beraber geçmeyen bir kedi için bilet fiyatı 70 türk lirası. 8 haftadan küçük veya anne sütünden kesilmemiş yavru kedi/köpek ve emziren anneler ile 8 haftadan büyük, 12 haftadan küçük kediler veteriner onayı olmadan taşınamıyor. kargo kompartımanında aynı kafes içinde bir anneden doğmuş, 8-24 haftalık, en fazla üç hayvan taşınabilmekte. hamile kedi taşımak zaten doğal olarak yasak. uçuştan en geç 6 saat önceye kadar rezervasyon yapmak gerekiyor. daha sonra kabul edilmiyor. zaten en mantıklısı bileti alır almaz rezervasyonu yaptırmak çünkü her uçuş için belli bir evcil hayvan kotası var. genelde dolmuyor ama işi garantiye almak gerek. kedimizin veye kedilerimizin check in ve kilo ölçü ile bilet işlemleri check in kontuarlarında yolcu ile birlikte yapılıyor. sadece ücretin ödendiği yer havalimanı içinde farklı. eğer evcil hayvanla seyahat ediyorsanız, 1 saat önce alana gidiyorsanız 2 saat önce gitmeniz en mantıklısı. işlemler her zaman tıkır tıkır yürümüyor. ayrıca x ray cihazından kedinizi çıkarıp kutuyu bir kere boş olarak geçirmeniz isteniyor güvenlik açısından. bu yüzden eğer takabiliyorsanız en mantıklısı bir vücut tasması takmak suretiyle yola çıkıp kendimizi garantiye almak. çünkü gürültü, kokular, insanlar kedimizi strese sokabiliyor. taşıma kafesi konusuna gelecek olursak, pet shoplarda 30-40 liraya satılan bildiğimiz plastik taşıma kutularının ölçüleri uçak yolculuğu için uygun. ama bir büyük boyunu, farklı modelin bir tık büyüğünü almak gibi bir hata sakın yapmayın. çünkü koltuk arasına asla sığmıyor. o yüzden ben kedili uçak yolculuklarımda kutuyu koltuk arasında tam sıfır sığdırıp ayaklarımı da kutunun üzerine koyuyorum. o ölçüler ve bahsettiğim kutular sıfıra sıfır düşünülerek yapılmış bence, dışına çıkmayın. yolculuktan en azından 1 saat önce mamayı suyu kaldırın önünden ki yolculuk esnasında strese girip kusma ihtimali olmasın. bunun dışında da önemli bir husus yok zaten, rahat rahat gidiliyor.
kedilerde iç parazit tedavisi için kullanılan tablet. fiyatı da uygundur, kedinize hap yutturabiliyorsanız, bu hapı da temin edebiliyorsanız hiç veterinere gitmeden 3 ay aralıklarla kedinizin iç parazit tedavisini evinizde yapabilirsiniz.
kaç yüz tane anı var, hepsi öyle özel ki kedilerin, her biri ile mutlaka şaşırtıcı, duygulandıran, hayran bırakan anlar yaşıyorsunuz. ben cesaretiyle bana ilham vermiş ve 1 yıl önce yaş nedeniyle melek olan, kedilerle pek haşir neşir olmadıkları halde tüm sokak sakinlerinin tanıdığı ve kabul ettiği güzeller güzeli kızımız, 32. sokağın gelmiş geçmiş tek kraliçesi nora'dan bahsedeyim. nora sokak kedisiydi, kışın sokaktaki derme çatma bir garajın üzerine oturttuğumuz yuvasını kullanırdı mekan olarak, yazları ise bütün çatılar onundu. bahsettiğim garaj 3. kattaki evimin penceresinin tam karşısında. bir ara geceleri çete halinde dolaşan bir köpek sürüsü nora'ya kafayı taktı. sürekli garajın önüne gelip onu huzursuz ediyorlar. kimi zaman gece yarıları uykudan uyanıyorum havlamalarına ve çıkıp camdan hoş moşt deyip uzaklaştırıyorum ama onlar her gün biraz daha çılgınca nora'yı yakalamak istiyorlar. camdan kuruyemiş fırlatmaya başladım kaçırmak için. hatta bir gün bişey bulamayınca çakmak fırlattım ve çakmak yere çarpınca patlayıverdi, o ses onları bir süre uzak tuttu, nihayet vazgeçtiler diye düşündüm. sonra bir gece 3 sıraları kedi miyavlaması havlamalar kıyameti ile uyandım ve cama koşunca nora'yı 6 köpeğin arasında kıskaca alınmış gördüm. saniyelikti ama her detayı aklımda o sahnelerin, biri yakalıyor norayı o kıvrılıp tırmalayıp kurtuluyor diğeri yakalıyor nora dönüyor tırmalıyor, asla pes etmiyor. kediler korkunca yere yan yatar ve tırnaklarını çıkarıp patilerini öne uzatırlar ama nora sırtını garaj kapısına bile vermiyor döne, döne her birini tırmalamaya çalışıyordu. sonra nora! diye bağırdım gayri ihtiyari, nora cama doğru baktı o saniyelik dikkat dağınıklığında çete lideri norayı karnından kaptığı gibi ağzına aldı. merdivenlerden nasıl indiğimi bilmiyorum, sokağa çıktığımda demir kapının hızla açılıp geri çarpma sesinden olacak köpekler bir kaç ev uzağa gitmişlerdi bile. biraz peşlerinden koştum, sayıları tamdı ve hiç birinin ağzında norayı göremedim. eğilip araçların altına, bahçe duvarlarının ardına bakmaya başladım adını seslenerek. onu bir köşede kan revan içinde bulacağımdan emindim ve kalbim endişeyle çarpıyordu. nora, nora, nora kızım diye sesleniyorum, kim duyacak, çıkıp kızacak umurumda değil. kimse çıkmadı nora da yoktu, herhalde bir beş dakika geçmişti biraz daha yüksek bir sesle nora nerdesin dedim, sonra cevap verdi meeeoooww, sesin geldiği tarafa baktım göremedim bir miyav daha , kafamı kaldırdım, oradaydı asma ağacından komşunun çatısına tırmanmıştı. aşağı insin benimle eve gelsin istedim ama gelmeyeceği belliydi, normal olarak. ertesi gün ortalarda görünmedi, bir sonraki gün akşam üzeri biraz tedirgin çıkıp geldi mama yemeye. kontrol ettiğimde karnının iki yanında biri nispeten daha belirgin diş izleri dışında yarası yoktu, oldukça iyiydi. o günden sonra soğuk havalarda binanın girişinde kapımın önüne koyduğum yatakta yattı hep geceleri. ne zaman bir şeylerle baş edemeyeceğimi hissetsem hep noranın o muhteşem mücadelesini, cesaretini hatırlayıp kendimi daha güçlü hissettim. hala da öyle.
melek kızım, dünyanın en karakterli kızı, güven içinde güzelce uyu.
buradan itiraf ediyorum, halim içler acısı. 4 kız , 2 oğlan anası olarak; mamasıydı, kumuydu, oyuncağı, aşısı, vitamini, ödülü, yatağı, tırmalama tahtası, kısırlaştırma operasyonları, bıdısı dıdısı şeklinde liste uzayıp giderken ve evde kullanılabilir durumda tek bir eşya bırakmamışlarken; ‘allah rızkını verir, her çocuk rızkıyla gelir’ diyerek, fakirliğime bakmadan bu kadar evlat edinip, sonrasında ‘bakacağın kadar çocuk yap’ argümanını düstur edinmiş bulunmaktayım.
yukarıdaki cümleleri kuran beyin’di, bunları duyan kalp dedi ki: dünya bir yana, mis kokulu tüy yumaklarım benim yanıma, hatta al eve bi tane minnak daha…
kedileri tanımayan nankör ve bencil olduğunu düşünenlerin çok şaşıracağı bir şey ama yeni doğum yapmış anne bir kedi kendisiyle hiçbir kan bağı olmayan başka bir minnağı benimseyip onu emzirebilir. bazen yeni doğum yapmasına da gerek olmayabiliyor. annelik iç güdüsü çok yüksek olan bu kedilerin öksüz minnağı görmesi yeterli önce yalamaya başlıyor ve bir süre sonrada emziriyor.
ellerinize sağlık :) nacizane bir önerim, strafor gibi köpüğümsü bir malzemeden yapılan soğuk hava ilaçlarının taşındığı beyaz koliler var, ısı yalıtımı çok iyi, maket bıçağı ile istediğiniz gibi kapı da kesebiliyorsunuz. bu kolilerden bulabilenler kedi evi olarak değerlendirebilir.