misafir sevmeyen kediler
kedilerin büyük çoğunluğu misafir sevmez. hele yatılısını hiç sevmezler. üstüne bir de yerini, köşesini işgal ederlerse şiddete başvurmaktan çekinmezler
bizim ufaklık kaçabildiği en uç noktaya kadar kaçıp, saklanmak suretiyle tepkisini koyuyor.
"gel oğlum, gel minnağım noldu sana" diye yanına gittiğimde kocaman gözlerle "gittiler mi? hadi gitmiş olsunlar nütfen" bakışı atıyor.
ısrar edip, kucakta indirme gafletinde bulunursam da el, yüz, kol demeden dalıyor.
normalde nispeten akıllı uslu olduğu halde, misafir gelince şımarık antipatik çocuklar gibi bizi rezil eder. ilgi manyağı gibi davranıp koltuktan koltuğa zıplar, insanların üzerine doğru atlar, kabarır, korkutur. minnoş kedicik yerine vaşak görünümlü olunca misafir kaçırabilir. çocuğunun hadsiz davranışlarından utanan ebeveyn gibi kalakalırsınız.
misafir ne kelime kurye, tamirci, su servisi..hane halkı dışında kapıyı çalan olursa bizimkini ara ki bulasın. en çok da “kahrolsun içindeki çocuk sevgisi!” çocuk gördüğü anda vınnn
benim kızım bayılıyor. hatta misafirin kapısına dayanır. kapı açıksa da gece onunla uyur. kıskanıyorum.
gelir, bakar, kıvırta kıvırta gider. bir daha hiç göremezsiniz. ama eğer korkuyorsanız, çok ilginç gelir ona, ille de sürtünüp sizi zıplatır...
8 aylık oğlumun dünya üzerinde sevdiği tek insan canlısı ben olduğum için benim dışımda kimi görse fıtı fıtı fıtı diye koca götünü sallayarak gidiyor. ortalık sakinleyip yabancı kişi ortamdan ayrılınca geri geliyor. kişiliği bu napalım, misafirle insanla yabancıyla arası yok hiç.
misafirin gelişiyle yatak altına saklanıp gidişinden emin olduktan sonra çıkar ve bütün evi kontrol edip sonra keyfine bakar.
evin en büyüğü kızımız, çalan her zile koşar, geleni kapıda karşılar ve ev halkı dışından biri ise gelen şu tepkiyi verir:
çıkan ses bir miyavv,, bir tıslama değildir asla. ıııiiiiiuuuggghhh tam da böyledir ve o tosbik totosunu döner, salına salına odasına gider.
bizim efendi' nin misafir sevmediğini düşünüyoruz.misafirler gelince hemen masanın üstüne çıkar, patilerini üst üste koyar ve herkese tepeden bakar.
mine urgan’ın bir dinazorun anıları kitabında bahsettiği, ( yanlış hatırlamıyorsam ) gelen misafirlerin kafasına atlayıp saçlarını yolan kedi :))
kimseyi sevmez bizim meto, arada belki canı isterse beni bi ittirir kafasıyla anla işte seviyorum der gider, ben de acaba bu aşk platonik değil mi diye sevinçle bütün gün ağzım kulaklarımda gezerim.
bizimkinin hiç öyle bir sorunu yok, ömründe ilk defa gördüğü birinin yanında 3 dk içinde tüm göbeğini açarak yatabiliyor.
biz de kedi sevmeyen misafir kabul etmiyoruz zaten. yuvarlanıp gidiyoruz böyle.
benim kedilerime özgü bir durum mu bilmiyorum ama misafir geldiğinde huzursuz oluyorlar. kedili eve gelen misafir sayısının az olması bir avantaj olsa da bebeklerimin huzursuz olması nedeniyle bizde misafirden hoşlanmıyoruz.
kızımdır. sevmez, muhatap olmaz.
ev benim oldugu kadar kiziminda rahatsiz olanla disarda gorusurum onlarada saygim var ama gelen kizima evin buyugu gibi saygili olmali zaten ona dokunmayana dalasmaz benim kizim
bence bu kediden kediye değişen bir durum bizimki misafir delisi çünkü! küçük bir çocuk gibi kendini sevdirmek için yapmadığı şımarıklık kalmıyor.
benim büyük hiç sevmez. suratına baktığım an görüyorum o sorgulamayı - kim bu şimdi, niye geldi, yolla gitsin yoksa karışmam-.
gider ayrı odada takılır, kendince yeterli bir süre sonra gelir göz atar misafire hala orda mı diye, sonra bana yine tehdit bakışları savurur ve tek başına diğer odalarda takılmaya devam eder.
söz çok param olunca sana da ayrı odası olacak büyük bir ev tutacağım kızım.