sokak hayvanları

sokak canlari canimdir
sokak hayvanlarından çok, artık sokağın hayvanlarıdır. sokağın kedisi, sokağın köpeği. tabi ilgiye muhtaçtırlar, türlü zorluklarla başa çıkmaya çalışırlar. şiddet görenleri de vardır, başka diyarlara atılanı da, zehirleneni de! sokaktaki hayvanlara yardım eli uzatanlara da deli gözüyle bakanlar çoktur. kendini bile sevmeyenden başka canlıları sevmesini nasıl bekleriz ki! bırakın da deli olalım, sorun değil. sevmek zorunda değilsiniz, nefret etmeyin, şiddet uygulamayın yeter.
deterjanlı suları, kokuşmuş gįdalara mahkum edilmiş melez ırklardır.
mahalle ahalisidir, komşudur, selam alan ve selam verendir, gece geç saatte evinize dönerken çaktırmadan sizi izleyip kollayandır. ayrıca seneler önce rüyamda kendimi onlardan biri olarak görüp empatide bana çığır açtıran, bulundukları yeri güzelleştiren ve neşe saçan kardeşlerimizdir.
mahallenin tuzu, biberi, kekiği, defnesidir. her biri ayrı karakterdir. onlar olmadan daha duyarsız, daha renksiz, daha da betona gömülüyüz işte.
oglumdan oncede duyarliydim, ama bu son zamanlarda artan siddetlerden sonra, bin kat daha fazla duyarli oldum.....mumkun olsa, hepsine bakabilecegim bir ciftligim olsa...yine de, en azindan bahcenizdeki ya da sokaginizdaki canlari bile gozetip, bir tas mama ve su koysaniz bile; cok sey yapmis olursunuz...hayvan sevmeyen, insan sevmez....en saf sevgi onlarin ki...
bana göre sokak kedisi diye bir şey yoktur. .sokağa mahkum edip hayatlarını yaşam haklarını bencilce çaldigimiz canlar onlar.ne yazık ki ev kedisi ,sokak kedisi diye ayırıyoruz. bu ne kadar doğru bilemiyorum tek bildiğim yaşama haklarına saygı duymamiz gerektiği
bugün dünya köpekler günüymüş.sizi ömrünün sonuna dek kendinden çok sevecek tek canlı. tabi ki aralarında çok şanslıları var. ama sokakta doğanlar malesef yaşama baştan ekside başlıyorlar. senelerdir neler yaşadıklarını paylaşıyoruz. sanırım daha uzun süreler paylaşmaya da devam edeceğiz ne yazık ki.
"bir köpeğin, bir kedinin veya herhangi bir başka hayvanın dostluğunu kazanmak sessiz yaşanan bir ayin gibidir; ve franz kafka'nın dediği gibi "bütün soruların cevapları bir köpeğin bakışlarında gizlidir."
sokakta yaşayan bir kedi görmek, bence dünya üzerindeki en güzel şeylerden biri.daha iyi bir şekilde onlara sahip çıkabilirsek, zarar verilmez ise kedilerin daha mutlu olacağı aşikar. kedisiz şehir,asık suratlı bir çocuğa benzer;üzer sizi.
beslenme saatlerinde evimin etrafına yayılıp büyük bir sabır göstererek yolumu gözleyen, "beni de sev beni de" dercesine etrafımda semah dönen; karınları doyduktan sonra bir daha ki yemek saatine kadar ortada görünmeyen sokağımın güzellikleridir hepsi.
masum otesi canlilar melekler
sokakta gördüğüm her hayvanı alıp eve götürmek istiyorum. öyle üzülüyorum ki her defansında. insanın elinden bir şey gelmemesi çok acı. ben de hepsini eve götüremem ama onlara ev yapabilirim düşüncesiyle kedi evleri yapıp dağıtıyorum. yaparken de sosyal medyadan duyurup insanları topluyorum. hatta gittikçe büyüyor. umarım her kediye ve köpeğe ev yapacak kadar büyütebilirim.
benim için hüzün. görünce mutlu olmak yerine içim parçalanıyor maalesef. keyifleri yerinde gözükse dahi, başlarına gelebilecek tehlikelerden ötürü huzursuz oluyorum. selamlaşıp, iki başlarını okşayıp, varsa yanımda mama verip bir an önce uzaklaşmak istiyorum.
son 2 senedir başka evlerden gelenler sayesinde gördüğüm harikulade kedilerdir. bir yaşam biçimidir. 2 tanesi evimize konuk oluyor lakin sokak kedisi mi? ev kedisi mi? onu bir türlü çözemedik. sokakta kalmış olsalar hep gelirlerdi diye düşünüyorum. mart ayından beri geliyorlar. bakalım eylül'de kış buraya erken geliyor. gelmeleri azalacak mı göreceğiz..
istediğimiz kadar candır, ciğerdir, neşedir, sevinçtir diyelim hemen hepsi vicdan sahipleri için kanayan yaradır. bin hanelik bir sokakta üç bilemedin beş kişi çıkar ( bazen 1 kişi bile çıkmaz ) aç kalmasınlar, üşümesinler diye ilgilenen, toplanırlar onların etrafına ve bu toplanma bir süre sonra toplatılmaya sebep olur. şansları varsa toplatıldıkları barınaktan kulağında bir küpe ile çıkarılıp çöplüklere yada vahşi hayvanlarmışçasına ormanlık alanlara bırakılırlar. sokağında kalmayı başaranlar gizli saklı korku içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışır ta ki bir araç çarpıncaya bir canavarla karşılaşıncaya kadar. bir sokağın simgesi, bireyi haline gelmeyi başarmış bir kaçı da ana haber bültenlerinde konu olacak kadar ilginç bulunurlar. üretip satanlara, alıp yavrulatanlara akıl fikir, insaf, eylemlerinin sonucunu fark etme ve eylemlerini terk etme iradesi temenni ediyorum.
işe yürüyerek gitme sebebim olurlar :) daha fazla sevebilmek için evden daha erken çıktığım zamanlar çoktur :) (tabi beslemek için de)
onlar candır can.. ömürleri ortalama 2-3 yıl olsa da koca bir yaşantı sığdırırlar o kısacık zamana. kimisi kurnaz, kimisi çılgın, kimisi üzgün.. aynı durum köpekler içinde geçerli. dışarıdaki canlar kıymetlidir benim için. her zaman derim, sokaktan sahiplenilen bir kedi ile evden alınan cins kedi asla bir olmaz. profil resmimin dışında sokaktan sahiplendiğim bir kedim de var, 3 yaşında. o kadar sadık, o kadar sevgi dolu ki 'kediler nankördür' inancına ket vuruyor. ayrıca paris ile hilton'a da huy olarak bin basıyor desem hiç yalan olmaz. :)
bu yaz döneminde gördüm ki tatil dönemlerinde unutulan masum çocuklardır. her tatil mahalleden birisini nöbetçi bırakmak lazım.
içimi burkarlar. sahipsiz çocuklar gibi gelir bana onlar.
adsız kahraman olmaya mahkum zavallılardır.
gözlerindeki acıyı unutabilir miyim hayatım boyunca?
yoksa o çığlıklar mı çıkmayacak aklımdan bir ömür?
yaklaşık 20 gündür yoldaşlık ediyordu bana. bir sabah kendi köpeğimi gezdirirken gördüm onu ufacıktı ,vücudunda yaralar vardı teslimiyeti, korkusu bacaklarının arasındaki kuyruğundan anlaşılıyordu. hüzünle bakıyordu gözleri. yine de sevindim onu görünce bir yarene daha ihtiyacım vardı ve gelmişti bir şekilde. mahallenin haber kaynağı bakkalımız anlattı getiriliş öyküsünü. bir gece üç, iki ayaklı getirmiş onu arabadan inmişler, ardından arabanın tavanına koyup gaza basmışlar, hızla yuvarlanmış yere ondandı topallayarak yürümesi sanırım, sırtındaki yaralar da anlatıyordu neden korktuğunu insan denilen mahluklardan.
olsun dedim artık burada, artık ben varım.
2 hafta besledim onu canlanmaya başlamıştı.beni görünce kaçacak delik aramıyordu artık kuyruk sallıyordu, gözlerindeki hüzün azalmış mıydı ne? ben "kızım" deyince nasıl da oyunlar yapıyordu. söz vermiştim ona, onu insanların karanlığından koruyacağıma...
2 gün önce gece 3'de ağladığını duydum. korktum gecenin karanlığından o an asıl aciz olan bendim inemedim yanına.
sabah aradım onu, yatıyordu yerinde "kızım" dedim kalkamadı ayağa sadece kuyruk salladı. gözlerindeki acı ilk günden beterdi ne olmuştu ona? hiç yapmadığım bir şeyi yaptım eve gidip köpeğimi götürdüm yanına, kalkamadı, hep oynamak istediği ama benim yaklaşmasına izin vermediğim köpeğimi görünce.
yemeğini yemedi, suyunu içmedi. sarıldım ona suçluluk duygusundan olsa gerek dokunduğum an bağırmaya başladı beynime kazındı sesi...
çığlıklarına aldırmadım sıkıca sarıldım hemen bir veterinere koştuk.zehirlemişler onu,vücut ısısı düşmüştü gözlerindeki acı gitmiyor gözlerimden
ve veterinerin bir sorusu kendime getirdi beni;
_adını ne koydun?
verecek cevabım yoktu. kızım diyordum ona ya da kendi köpeğimin adıyla sesleniyordum. ona bir isim koymak aklıma bile gelmemişti. oysaki pati ile tanıştığım ilk gün kimlik çıkarmıştım ona...

neden mi yazdım bunları?
günah çıkardığım için.
aslında onu bir isim koyacak kadar değerli bulmamışım...

not:kızım patiyle oynamana izin vermediğim için özür dilerim.
not:yazıyı sabırla okuyup köpeğin sonunu merak edenler varsa; ne yazık ki tahmin ettiğiniz gibi...
  • /
  • 2