kedisiz ev

etrafımda kedilerin dolaşmasına öyle alışmışım ki kedi yoksa o ev bana ruhsuz geliyor. evim kedili diye bana artık ziyarete gelmeyen aile fertlerim ve arkadaşlarım da var, ben de onların kedisiz evlerine gitmiyorum artık. pişman değilim.
"kedisiz ev ne kadar güzel olsa da ev sayılmaz" mark twain
kedi evin ruhudur, tamamlayıcısıdır. kutsal sayılmasında da, şifacı sayılmasında da eve kattığı ruhun etkisi var diye düşünüyorum. film izlerken kucağında uyuyan bir kedi yoksa, sabahları seni uyandıran, akşam yolunu gözleyen bir kedi yoksa ne anlamı var. sen yoksan her şey eksik hoş bir müzik, hoş bir koku, en sevdiğin kitap, kahveni almışsın eline. fakat o da ne, büyük bir eksik var tabloda. kedi!
kedisiz bi evde gölge görsem kedi gecti sanırım, her yerden çıkmalarına öyle alışmışım ki.
yumurtasız menemen gibidir.
hiç öyle menemen olur mu? işte o sebeple kedisiz ev de olmaz. olmamalı.
kedisiz ev kombisiz ev ve hatta güneş girmeyen ev gibidir, soğuktur, iticidir. o evde, ruhları hep üşüyen ve gülmeyi unutmuş, somurtuk insanlar vardır.
sherlock'un beni sabah beşte uyandırmadığı evi, evden saymıyorum. o kadar ki başka yerde kaldığım zaman onun gelmesini arıyorum...
etrafa saçılmış kum taneleri yoktur. neyi nerde bıraktıysanız akşam eve geldiğinizde her şey yerli yerindedir. tüysüz evdir falan ama enerjisiz, ruhsuz, keyifsiz bir evdir. kumuna, tüyüne, dağınıklığına kurban olurum o yüzden. evimin neşesi. en harika ev arkadaşım!