kedinizin hayatını kaybetmesi

gogo’yu kaybedeli 2 yıl oluyor, kokusunu hiç unutmadım. tesellim diğer çocuklarım
en büyük kabusumdu...
çünkü ben, okul dönemimde, okula gittiğimde bile üzerimde tüyü kalsa, sokaklarda atamazdım, alırdım o tüyü ya çantama, ya çizmemin içine saklardım... akşam olana kadar onu özlerdim... sabah evden çıkmak istemezdim...
kızım artık 14 yaşında, geçen ocak ayında kronik böbrek yetmezliği teşhisi kondu... şimdi ben daha nasıl açıklayabilirim ki, nasıl bir kabus yaşadığımı... üstelik kendime 20 yaşına kadar yaşatabileceğim hedefini o daha gençken koymuşken...
15-17 yıl çok adaletsiz gerçekten, çok kısa... onlarla yaşamak için hiç yeterli değil...
ondan bir parça kalsın belki daha az üzülürüm düşüncesiyle yavrusu oldu, o da benim biricik oğlum ama aynı şey olmadığını zamanla anlıyorum... 12 sene öncesine fln dönmek istiyorum...
ufacık yaşımdan beri onlarca dost kaybettim; onlarcasını toprağa verdim.. asla alışılmıyor elbette. dün ve önceki gün iki sokak bebesini kaybedip defnettim. hepsi içinizi kazır elbet ama hayatı paylaştığınız evlatlar daha bir acıtır içinizi, asla geçmez, dinmez.en son iki yıl önce oğlumu 15.5 yaşında kaybettim, kollarımda.. gidenlerin acısı asla dinmezken, kaybetme korkusuyla kalan evlatlara daha sıkı sarılınır.
evinizde, kapıyı açmanızla başlayan hüzündür kendisi. hışırtılı bir paket açmanızla hala gelmedi sese demekle devam eden hüzün... gitme diye ayakkabının üzerine yatmadı diye hatırlatan hüzün. zordur
evlat kaybetmekten bir farkı yok. çok acı bir durum.
2009 nisan'ında, 18 yaşında kaybettim prenses kızımı.
şimdi apt. bahçesinde gül ağacı altında uyuyor, her sene gülleri açıyor hatta konuşuyorum balkondan ona bakıp...hiç unutulmuyor acısı....ne uslu kediydi kızımmmmmm
ben kötüye planlarim kendimi. asla o aciya hazir olamazsin ama planlamak asgari duzeyde hazirliksiz yakalanmamak iyidir.. acisini su an dusunmek dahi istemiyorum.cocuklarimin hepsi farkli bagliliklarim anılarım var... en buyuk oglum medi 3 kez ölümden döndü.sonuncusunda hani o ince cizgi baya incelmisti. ben dusunuyorum nereye gömerim? gömeyim mi? hayatim boyunca "mezari" diyebilecegim bir yerim ne yazik ki yok.özel hayvan mezarliklari gömme islemleri var ancak orasi da özel mulk bugun var yarin yok? hele ki bu ulkede? yani bilmiyorum. belediye cope atiyor... copte kuslar ve diger hayvanlar yiyor...
acikcasi her an ölüm var diye yasadigimdan hep aklimda ama karar vermis degilim bir ara yakmak istedim küllerini almak.. kafa bu konuda karisik... henuz karar vermedim belki o an karar verecegim.
kedimin bir gün ölecek olması ne zaman aklıma gelse, bekir coşkun'un, okurunun da cümleleri ile birlikte yazdığı şu yazı aklıma gelir;

herkesin veda ettiği şey ayrıdır, ama bütün vedalar aynıdır. ne kadar uzaktan geldi bilmiyorum, bilgisayarımın ekranındaki erol onur'un ‘veda’sını açıp açıp okuyorum.

bir kedi mi, bir köpek mi, ne fark eder?

veda edilmişse sızı değişmez.

ben o vedaları bilirim.

bizler küçük dostlarımızdan ayrıldığımızda, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, kapıların arkasında, koltukların üstünde, evin köşelerinde bizi her an vedalar bekler.

her şey zordur artık.

satırlara dökülmüş bir başka ‘veda’ gördüğünüzde, iyice anlarsınız ki bütün vedalar aynı.

durmadan açıyorum bilgisayarımı.


‘veda’yı tekrar tekrar okuyorum.

‘halıdaki tüylerim,

koltuklardaki pati izlerim,

yatağındaki mırıltılarım kaldı geriye...

yaşanmışlık şey dediğin nedir ki?..

ben biraz erken davrandım sadece...

artık mutfakta ayağına sürtünen arkadaşın yok.

oyuncaklarım bırakıldıkları yerde kalacaklar bir süre.

mama kabımı seni sevenler kaldıracaklar.

görmeyesin diye.

arkadaşlıklar sonsuza dek sürmez ki.

ben biraz erken davrandım sadece...

eve geldiğinde beni arayacaksın bir süre.

dostların çağırdığında beni düşüneceksin önce.

sonra aklına geleceğim;

ve eve erken gitmene gerek olmayacak artık.

birliktelik dediğin nedir ki?

ben biraz erken gittim sadece...

eve geldiğinde patilerime basmamak için

durup ışığı aramayacaksın.

salona girdiğinde pencerenin önündeki minderde de olmayacağım.

yatarken ninniler söylemeyeceğim sana.

yaşam dediğin nedir ki?

ben biraz erken gittim sadece...’
kimse inanmayacak belki ama prenses'imi kaybettikten tam bir yıl sonra, sene-i devriyesi denir ya aynen öyle rüyamda gördüm, aaa ölmemiş kızım! diye - neyse tüm rüyamı anlatmıyorum- hala unutamam, telepati miydi? bilemiyorum, öldükten tam bir yıl sonra 4 nisan sabaha karşı rüyamda gördüm ama bir daha öyle tam gününde görmedim:(
gerçekten müslüm baba'nın dediği gibi 'bir yas tutarsınız ömür geçer' dediği duygu. gece uyanıp kedilerimin nefeslerini kontrol ediyorum hastalık var mı diye sürekli gözlemliyorum belki de içten içe kendimi hazırlıyorumdur. onlara güzel bir yaşam verebilmek çok büyük şans.
kedim çok hasta 3 gündür sürekli kusuyor, tek lokma yemiyor çok korkuyorum kötü sona hazır değilim
sahiplendirirken pre-kedicilere mülakat sorum:

en son kediniz nasıl öldü?

sahiplendirdiğimde o da ölecek. ben biliyorum.
yaşamadım, yaşamak istemem böyle bir şeyi. düşünemiyorum.
cok fazla kedi besledim cok fazlasinin ölümüne şahit oldum hic kolay degil hicbir zaman bu duruma alisamam. benden kaynakli degil cogunlukla hasta bana ihtiyaci olan kedileri beslemisimdir bazisini iyilestirebiliyorsun bazilari icin maalesef cok gec oluyor. ama asla bir daha kedi beslemem demedim onlarin bana benimde onlara ihtiyacım var gucum ve yasamim yettiğince
apartmanda oturuyorum. şehirlerimiz hayvanlar düşünülerek planlanmıyor.
kedileri defnedebileceğim bir yer yoktu.

- bahçeye gömsem, kentsel dönüşüm planı nedeni ile bahçe istimlak olacak. çıkan toprak çöpe gidecek.
- çöpe atamam. düşünsene; geceleri seninle yatmış, yüzünü yalayarak uyandırmış...
- şehirde hayvan sahiplerinin hayvanlarını defnedebileceği yer yok.

şaman atalarım sağ olsun; bir yol buldum, mumyaladım.
hakikaten oldu. çürümedi. 6 ay mutfakta, devamlı gözümün önünde bir yere koydum.

sonra komşum bağına davet etti. bana yer gösterdi. orayı sadece kedilerime ayıracağını söyledi. paketli, mumyalı vaziyette, paketi açmadan defnettim. şimdi oğlum duman'ın bir dikili taşı var.

şimdi bu entryi girdim ya; kurnaz bir belediye başkanı çıkıyormuş, hayvan mezarlığı açıyormuş. bir de tapusunu satıyormuş. tüm hayvan severler oy verir. ben diyeyim.
gömecek yer bulamıyorum. önüm arkam sağım solum cadde asfalt. apartman dairesinde oturuyorum. 6 ay mumyalı halde kaldı, sonra bağa gidince gömdüm. ömrüm yeterse 20 sene sonra geri çıkartacağım.
başlığı gördüm, çok korktuğumu belirten enrtyimi girdim ama diğer entrylere bakmadım.
pardon bakamadım...
kalbim acıdı. gidip öpeceğim ikisini de.
düşünmek bile istemiyorum aklım kaçacak gibi oluyor.
dün gece başlık açtım bu sabah kedimi kaybettim. içimden bir parçayı söküp aldılar sanki. boğazım düğüm düğüm. birlikte 16 sene. çok üzgünüm.
  • /
  • 3