kedim beni anlasa ona söyleyeceğim tek cümle

-şu tasmayı takmama müsaade et ki seni her yere götürebileyim.
"seni çokkk seviyoruz." karşılığında bir göz kırpışına razıyım.
"hayır" derdim ama o bakışlara karşı yıllardır beceremedim.
lütfen her şeyi yemeye çalışma, en kaliteli sıfır tahıllı mama alıyorum, imkanım olsa barf besleyeceğim, hindistan cevizine bile sulanıyorsun, bu davranışların dışarıdan nasıl görünüyor lütfen bir kendine aynadan bak
"az ye de bir uşak tut" desem, kesin "sen varsın ya" der
çocukluk travmaları bol olan kedime; korkma annecim bana ve kendine güven hayatımın sonuna kadar seni koruyacağıma emin olabilirsin seni çok seviyorum annem.
oğluma ise; güzel oğlum lütfen ablanla uğraşmayı bırak müsade edersen eminim ki çok güzel anlaşacaksınız ve iplerimi yeme annecim başına bir şey gelecek diye nereye saklayacağımı şaşırdım, seni çok seviyorum birtanem.
disarida hayal ettigin kadar guzel bir dünya yok ve sen disarida yasayabilecek kadar saglikli degilsin kaybolursan ve seni bir daha bulamazsam hayatini kaybedebilirsin lutfen ikidebir kaçıp durma
herşeye bu kadar çok sinirlenme yiğidim. bu yaşta bu ne öfke böyle..
gecenin bir vakti kapımı çalıp içeri giren kedim zehra var. ona sorardım: 'kızım, evin adresini sana kim verdi?'

sanki kendi evi, mav dedi girdi içeri. o gün bu gündür bende kalır zehra. yani halen bende. adına hala kızı zehra koydum.

bizi zaten anladığını düşünüyorum ama yine de şunu söylerdim; oğlum ne olur şu camlara atlama huyundan vazgeç, aklım sende kalıyor.