kedi ile çalışmak

mümkün değil ya ilgi ister ya oyun. en basiti gelir klavyenin üstüne oturur. mouseyi yere atar.
kedi varken namaz kılmak. *
oyun oynamaya bayılırlar.
sarmaş dolaş, kalem onun patisinde çalışılıyor :))
çalışmanın yalan olduğu çalışma türü.
kediyle çalışamamak! mümkün diil :p
bir kizim ben calisirken cok anlayışlı, en fazla azicik sevdirir gider. ama diger kizim sagolsun hic rahat vermiyor, klavyeye yatiyor, mouse un uzerindeki elime yaslaniyor oyle uyuyor, kagit-defter gordu mu dayanamiyor ustune oturuyor, kirtasiye malzemesi gordu mu affetmiyor oynuyor.. ve ben genellikle homeoffice calisiyorum.. varin siz dusunun halimi..
üniversite zamanlarımın en verimli çalışma şekliydi. vize final zamanlarında benimle sabahlar, uykum gelip de başımın masaya düşmeye başladığını gördüğü anlarda türlü şebekliklerle uykumu açardı. soğuk sıcak demeden her mevsimde sert masanın üstünde tüm gece otururdu onu rahatça okşayabileyim diye. bunun bana verdiği pozitif enerjinin farkındaydı sanki. çok çok ender kalemime kafayı takar, patisiyle tutmaya çalışıp oynardı ben yazarken. bugün o diplomada oğlumun da hakkı en az benimki kadardır *
benden daha çok tıp bilgisi vardı sarışın kuzumun, çünkü üstünde yaşardı kitapların
kedim ofiste koltuğuma yattığı için çalışırken kaldırmıyorum. az ileri git bakışımı atarak bana koltukta yer açmasını sağlıyorum. bazen sırtıma çıktığı oluyor. bilgisayar başında çalışırken oturduğum koltukta nefes alıp kıpırdayan bir canlının olduğunu bilmek acayip tatlı bir his. miğik.
evet suan yapabilseydim fotografini paylasmak isterdim.. az once keçeli kalemimi yemiş suan agzi burnu kollari kitabim defterim ve masam mor
eğitim salonuna benle girer, bir nabız yoklar. tepki vereni olmaz ise yazın klimanın karşısına, kışın kalorifere en yakın koltuğa göçer ve kıvrılır uyur. ara sıra ‘daha gelmedik mi yavvv?’ diyen minibüs yolcusu gibi kafasını kaldırır bakar. ders biter peşime takılır, ofise gelir ve en iyi yaptığı işi yapmaya devam eder (fosur fosur uyumak)...