hem sokakta hem evde yaşayan kedi
ülkemizde hayvanlara karşı uygulanan şiddetin, vahşetin dozu bu denli artmışken sokağa çıkmasına izin vermek ve sağ salim evine döneceği umudu taşımak bana biraz ütopik geliyor açıkçası...
ki, bu durumun cinsi, ırkı vs.söz konusu olamaz, eve ve insana alışkın her tür, korunmaya muhtaçtır ve bunlarla ilgili bin tane örnek verebilirim (evinin bahçesine çıktığı için, yan komşusu tarafından kürekle doğranan kedi, tecavüze uğrayan, kesilen, haşlanan vs.)
unutmayalım ki bu masumların tek suçu ''insan'' denilen varlığa alışkın olmalarıydı...
dizimin dibinde olsun gönlümün efendileri, yok öyle gezen tavuk muhabbeti.
bendenizle yaşayan kedinin tercih ettiği durumdur. kendilerini sokakta yavruyken görüp gözündeki iltihapları temizlemek için evde ağırlamıştık, sonra ne biz gitsin istedik ne de o misafirliğin kısa olanı makbuldür diyip gitmeyi seçti. nihayetinde bize misafir muamelesi yaptı ama olsun; canı sağ olsun. uzunca bir süre sadece evde yaşadı ve hatta sadece yumuşak battaniye rahat göbeklerde yaşadı. sonra yavaş yavaş müstakil evin her kapısı açıldığında kah burnunu kah patisini çıkardı ve en sonunda topyekun çıktı. biz de cool adamız ya hiç aman gitme etme gir eve demedik, kucaklayıp eve sokmaksa haşa yaralanmaya hiç niyetim yok. bir baktık artık hem evde hem sokakta vakit geçirebiliyor, canı sıkılınca açık pencereden çıkıyor sonra eve geliyor falan. yağmurlu günler dışında pek sorun etmiyorum ki o zamanlarda da sen kedisin ne işin var ıslak ıslak yerlerde diyip kıvamında azarlıyorum. sağlık konusunda bir sorun yaşamadık, kavgacı da değil belli ki yara bere içinde hiç eve gelmedi daha. baktım dışarda da evde de kendi rızasıyla dolanabiliyor, bunun da doğası böyleymiş, serseri oldu diyip uyum sağlıyorum. biraz da işime geliyor; benim için en büyük avantajı artık hayatımda kedi kumu diye bir şey yok, çok sorumluluk sahibi olmadığım için dökmeyi ara sıra aksatabiliyordum, öyle olunca öf ne bu koku feryatlarım olabiliyordu şükür bitti. büyük lüks imiş kumsuz yaşam.
birden fazla kediniz varsa ve aralarından sadece biri hem evde hem sokakta günlerini geçiriyorsa gerçekten çok ama çok zor bir durum. dakika başı araçların geçtiği bir sokağa kedinizi bırakmak zorunda kalmak onun sizi buna mecbur etmesi, eve dönüşünde diğer kedileriniz için risk oluşturacak enfeksiyon, parazit ile dönmesi sürekli bunu takip etmek kontrol altında tutmaya çalışmak, giderken dönüşünde size ne kadar çok iş çıkaracağını bilerek sinir olmak ama her canlı gibi bir kere geldiği şu dünyada onun özgür olma isteğine karşı durmanın zalimce olacağını bilip boyun eğmek. geciktiğinde endişelenmek, çok geciktiğinde çıkıp aramak. bulduğunuzda önce rahatlayıp sonra bir kaç gün içinde aynı çilenin tekrar başlayacağını bilerek onu bir kaşık suda boğmak istemeniz. işte hem evde hem sokakta yaşamak isteyen miloşumun bana çektirdikleri. ama bazen izliyorum ve görüyorum ki bana diğer iki kedim kadar sevgisini göstermese de milo'nun şu hayatta en derin bağ kurduğu canlı benim, çünkü onu tanıdığımı biliyor ve o da beni tanıyor hatta birbirimizin ciğeri biliyoruz artık. o bin tane kediyle arkadaşlık etse, ona uçsuz bucaksız bahçeler sunan insanlar olsa ve o kediler o insanlar bir de ben yan yana dursak milo enerjisini atmış geri dönüyor olsa, patilerini temizlemem, ilaç içirmem, veterinere götürmem ve bir daha ki çıkma isteğinde zorluklar çıkaracağımı bilmesine rağmen yine de beni seçer benim kucağıma gelirdi.
şanslı ve özgür olduğunu düşündüğüm kedi. her ne kadar kendi kedim için pek mümkün görünmese de gönül isterdi ki eskiden olduğu gibi kediler kafalarına göre takılsın, canı sıkılınca gidip gezsin,acıkınca üşüyünce geri gelsin uyusun.