bu tarz korkuların büyük kısmı daha önce kedi/köpek gibi arkadaşlarla yakın ilişki kurabilecekleri bir ortama girmemeleri ve de genellikle çocukken yaşanılan bir takım kovala/kaç, oyuncak san rahatsız et o da seni kıtlasın gibi olaylar nedeniyle oluşuyor.
annemin küçükken kendisini bacağından ısıran bir köpek yüzünden dört ayaklı arkadaşlara karşı bir fobisi vardı. bembeyaz kesiliyordu, tansiyonu çıkıyordu. önceleri evimize gelmemeye başladı, kapıdan uğradı birkaç zaman. sürekli konuştuk, anlattık. eve girmeye başladığında koltuğun ucunda tedirgin oturmalar, shuri’nin olmadığı odalarda takılmalar derken bizim bebişin arsızlığı, benim ve eşimin kediyle iletişimini yakından gözlemlemesi vs. bir baktık ki dokunmaya, bacağına sürtünen kediden çekinmemeye, “anneannesi” demeye başlamış bile.
ilişkileri güçlendikçe güçlendi ve sonuç, balkonda birlikte sebze ekmeler, kucağa alıp “bir fotoğrafımızı çek” demeler. o kadar mutluyum ki anlatamam.
özetle, ilişkileri gözlemlemeleri ve ardından ufak cesaretlendirmelerle kendilerine zaman tanınması gerekiyor.
kucağa bir kere aldılar mı da gerisi geliyor.
sizin de ısrarla kedinin de ev yaşamınızın paydaşı olduğunu göstermeniz, onlardan korkan insanlar eve geldiğinde kedilerinizi izole etmemeniz ve de zaman tanımanız gerekecektir.