cicero, yanılgı ile bağlantılı olarak, önyargı için gerçeğin tam tersi der ve önyargının cehaletten değil, manipülasyondan meydana geldiğini aciklar.
francis bacon ise önyargının hepimizin eğilimli olduğu bir durum oldugunu belirterek doğal anlayışımızın dünyadaki yanlış bir yansıması olarak betimler.
voltaire, önyargı ve olgun yargı arasındaki fark icin soyle bir aciklamada bulunmustur. “belirli kıyafetler giymiş, ciddiyetle yürüyen ve aynı anda ciddiyetle konuşan bir erkeğe saygı duymanız önyargılar sonucunda oluşmuştur. aileniz bu adama saygı duymanızın doğru oluğunu söylemiştir. bu adamın size saygı göreceğini bilmeden önce ona saygı duyarsınız. yaşınız ilerledikçe, bilginiz de artar. artık bu adamın gurur ve ilgiden ibaret bir sersem olduğunu algılarsınız. daha önce gösterdiğiniz saygı, yerini hor görmeye bırakır ve ön yargıya hükmetmeye devam edersiniz.”
gadamere aydinlanma cagi zamanlarinda on yargi icin aslında hem olumlu hem de olumsuz çağrışımlara sahip olan ve hem pozitif hem de negatif yükü bünyesinde taşıyan ön yargı olugusunun aydınlanma düşüncesi tarafından olumlu çağrışımları ve pozitif yükünün zihinlerden silinerek sadece olumsuz çağrışımlara sahip olan negatif yüklü bir kavram haline getirilmesinin arkasında yatan neden icin sunlari söylemiştir: aydınlanma dönemine gelinceye kadar, ağırlıklı olarak gelenekler hemen her konuda etkisini gösteriyor, her türlü inceleme, yaklaşım ve bakış açısında etkin bir ön yargı rolü oynuyor. bu nedenle, geleneğin bir eleştirisinin yapılması ve hatta zihnimizden atılmak suretiyle de belirleyici ön yargı rolüne son verilmesi gerekiyor.