luna, siyam, 4.5 aylık kızım. bir tanıdığımızın kedişi hamileydi, 2.5 aylıkken antalya'lardan sahiplenip istanbul'a getirdim. yolda asla huzursuzluk çıkartmaması şaşırtmıştı çünkü insanlar yolculuğun kedi ile zor olduğunu söylemişti. yolda yemek için durduğumuzda yeni kedi sahiplenmiş biri ile tanıştık, kedisi yeri göğü inletiyordu resmen. o an luna'nın adaptasyon'u harika olan bir kedi olduğunu fark ettim. her şeye kolaylıkla uyum sağlar, hiçbir mama'ya burun kıvırmaz asla beni zorlamaz, herhangi bir değişikliğe hemen alışır, aşı yaptırmaya taşıma çantasıyla götürdüğüm halde kolaylıkla tekrar o taşıma çantasına korkusuzca girer, "gel"derim gelir, "mama" derim koşar, "hayır!" derim yapmaz (tabi ben yokken yaramazlık devam), gelir kucağıma oturur uyur, misafir çocuklara tıslar, o kadar farklı sesler çıkartır ki asla susmaz çook gevezedir, nazlı'dır, dünya'nın en meraklı kedisi ödülü benim kıza verilmelidir çünkü burnunu her şeye sokar, evde peşimde dolaşır tüm gün (benim de bir kuyruğum var, yok diyenlere ispatım büyük), asla tırnak çıkartıp zarar vermez hatta yanaklarımı falan tutar o minnak patileriyle, elimi bazen ısırır gibi yapar ben daha bir şey söylemeden kendisi hatasını anlayıp hemen bırakır (hatta elimi ısırmamak için kendisini sıktığına, elimi ısırdığı için kendisine kızıp miyavladığına şahidim), oyuncağı kaybolsa güzelce anlatır tam kaybolduğu yere gider patisiyle gösterir. uzun lafın kısası kedi değil insan besliyorum. bazen gerçekten içinde bir insan ruhu var diye düşünmüyor değilim.