annemin küçükten beni kuma alıştırdığını düşünelim. ilkokulda teneffüste bahçeye ağacın kenarına çömelip kaka yaptığımı sonrada ayaklarımla onu gömdüğümü. ilkokuldan itibaren alay konusu olurdum değil mi. a bu o salak çocuk derlerdi. tuvaletini kuma yapıyor ahahahaha derlerdi bana. üniversiteye gidip kum olmayan bir bahçede sırtımda kumla gezdiğimi bir hayal et. kız arkadaşın olmaz, ezik, sessiz bir tip olursun kimse seni sevmezdi dimi, dışlardı herkes seni. garip bir adam bu yahu, aman selin bu çocuk yine seni kesiyor uzak dur şundan sırtında kumla geziyormuş derdi kızlar. koridor reisi gelip kardeş kumla falan geziyormuşsun garip garip hareketler ayağını denk al derdi. solcu yoldaşlar gelip bu bir metafor mu rene toprağın kutsiyetini ve emekle olan bağını vurgulamak için mi sırtında kumla geziyorsun derdi. halbuki sadece tuvaletimi yapmak için onunla geziyorum.
işte kediyi insan usülü tuvalet yapmaya alıştırmak da onun çevresinde aynı etkiyi yapacak. arkadaşları ona gülecek, dışlayacak, yalnızlaşacak çocuk. küçükten öğrettiğin için neden diğer kedilerin onu dışladığını ve sevmediğini hiç bir zaman anlamayacak. böyle sorumsuzluk olmaz. bırakın kedi kuma yapsın insan da klozete.