sağlıklı nesillerin garantisi kediler

hiç unutmam yıllar önce kliniğime kedi sahiplenmek için eşi ankara’da diplomat olan hamile bir amerikalı bir bayan gelmişti. hani çoğumuzun hayatında en az bir kere tanık olup gözlerine inanamadığı, yere düşün emziği direkt bebeğinin ağzına veren o sorumsuz, batılı ama pis annelerden birisi işte. emin misiniz diye sormuştum ister istemez. şimdiye kadar değil de neden hamileliğin son döneminde evlerine kedi almak istiyorlardı? akıl erdirememiştim. doğacak bebeğimin sağlığı için demişti. doktoru önermişti, doğumdan önce mutlaka evde kedi veya köpeğin olmasını söylemişti. bizdeki çoğu hekimler (hele o yıllarda) bebeklerin sağlığı için buna şiddetle karşı çıkarlarken, var olan kedi köpekleri evden uzaklaştırılmasını isterlerken nasıl olurda başka bir doktor böyle bir sorumsuzluk örneği sergileyebiliyordu?
meğer bir bildikleri varmış (bkz:hijyen hipotezi)
aşırı hijyenik ortamların ve bu hijyeni sağlamak için kullanılan ürünlerin hem kendimiz hem de kedimiz için ne kadar zararlı olduğunu “hijyenik zehirler” başlıklı makalemde ayrıntıları ile yazmıştım. şimdi bu hijyen takıntısının, insanlarda özellikle geleceğimiz çocuklarda, tahmin bile edemeyeceğiz kadar kalıcı sağlık problemlerine neden olabileceğini anlatmaya çalışacağım.
immun sistem, bağışıklık veya vücudun savunma sistemi. ismi ne olursa olsun bu sistemin görevi, vücudumuza tehdit olabilecek ve hastalık yapabilecek tüm etmenlere (ki bunlar bakteri, virüs, mantar, parazit hatta kanser hücreleri bile olabiliyor) karşı korumak ve savaşmaktır. bağışıklık sistemi gelişmiş bir bireyin kolay kolay hasta olmayacağı çok net söylenebilir. işte bu sistem hayatın ilk günlerinde hatta anne karnında gelişmeye başlıyor ve gelişmesinin büyük bir bölümünü (işte burası çok önemli) 5 yaşına geldiğinde tamamlıyor. yani doğumdan 5 yaşına gelene kadar iyi bir gelişme gösteren bağışıklık sistemine sahip çocuklar, sonrasında ömür boyu kolay kolay hasta olmuyorlar. o zaman canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımızın bu sistemlerinin gelişmesi için neye ihtiyaçları var? cevap çok basit ama bir o kadar da şaşırtıcı: mikrop.
evet yanlış okumadınız 0-5 yaş arasında ki bebeklerin, daha sonraki tüm yaşam evrelerini olumlu etkileyecek sağlam bir bağışıklık sistemine sahip olmaları için mikroplarla temas etmeleri, tanışmaları ve onlarla savaşmaları gerekiyor. bu olmaz ise ne oluyor? en açık anlatımı ile bu sistemin kafası karışıyor. tanımadığı, bilmediği mikropların yerine savaşacak başka şeyler aramaya başlıyor. örneğin polenleri gözüne kestiriyor. sonuç: alerji. mikropsuz, steril ortamlarda büyütülen bu bünyeler, akla gelebilecek her şeye alerji ve sonrasında astım geliştirebiliyorlar.
buram buram çamaşır suyu kokan ortamlarda doğup büyüyen, en ufak bir ateş yükselmesinde (hiçbir işe yaramadığı bilindiği halde) ilaçlara ve antibiyotiklere bulanan bebeklerin savunma sistemlerinin kafası daha da karışıyor. sistem kendi vücudundaki hücreleri düşman zannediyor ve onlarla savaşmaya başlıyor. sonuç, alerjiden daha da vahim: otoimmun hastalıklar. bir çoğu çocuk denilebilecek yaşlarda ortaya çıkabilen hastalıklardan işte bir kaçı: tip 1 diyabet (şeker hastalığı), ms (multiple skleroz), lupus (sistemik lupuseritematozus), çölyak hastalığı (glutenenteropatisi) liste maalesef böyle uzayıp gidiyor ve maalesef tamamının net tedavisi yok.
yıl 1989, david strachan isimli bir araştırmacı, yukarıda anlatmaya çalıştığım “hijyen hipotezi” diye bir hipotez ortaya atıyor. aradan geçen 27 yıl içinde, bu hipotezin (adı üstünde doğruluğu ya da yanlışlığı henüz ispatlanmamış) doğruluğunu kanıtlayan yüzlerce daha araştırma yapılıyor. ancak bu çalışmaların hiç birisi ne medyada, nede sağlık çevrelerinde gündeme gelmiyor. hatta hijyen hipotezi bilim çevrelerinde sıklıkla çürütülmeye çalışılıyor, bunda başarısız olunsa da sanki bunun hep bir hipotez olarak kalması isteniyor. belki de trilyon dolarlık bütçelere sahip ilaç ve deterjan firmalarının yönlendirdiği lobiler buna engel oluyor. bilemeyiz…
sonuçta ne olura olsun aşırı hijyen ürünleri ve ilaç kullanımının çocuklarımıza fayda yerine zarar verdiğini, çocuklarımızın bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi için doğaya çıkmasını, doğal beslenmesini, mikroplarla ve alerjenlerle tanışması gerektiğini ve en önemlisi evimizde en az bir kedi ve/veya köpekle beraber büyümesinin sayısız faydalarına bir yenisinin daha eklendiğini artık biliyoruz.
kedici sevgi ve saygılarımla
dr.tarkan özçetin
kaynak: (bkz:kedici dergisi)
azericesi
(bkz:pişiklerle böyüyen uşaqlar)